İnsan olmanın doğasında travma yaşamak vardır. İçinde olduğumuz yaşam koşulları her insan için bir travma geçmişi olmasını zorunlu kılıyor ne yazık ki. Ölüm hakikatiyle insan doğasının yüzleşmesi; insanın var olması sürecinin aslında travma yaşamasına bağlı olduğunu da gösterir bir bakıma. Bu da bizi travma yaşamadan yaşayabilmenin ne kadar imkansız olduğu gerçeğine götürüyor. Travması olmayan bir insan bu nedenle düşünülemez. Travmasız bir insan olamaz ve olmaz çünkü hayatın kendisi bizzat travmatik. Bu konuda insan olarak bize düşen görev, travmaya uğramaktan kendimizi korumaktan çok (ki bu imkânsız olduğu için diyorum bunu), uğradığımız travmayla nasıl baş edebileceğimizi bilmek veya bunu bir şekilde öğrenmektir. Çaresi olmayan bir travma düşünülemez. Travmayı çaresizliğin bir parçası olarak algılamamıza neden olan şey; bu travmayla nasıl baş edileceği bilgisinin bizde olmamasıdır aslında. Bu hayati bilgilere sahip olmak da bizi travmaya uğramaktan korumaz. Peki ne işe yarar bu bilgiler? En az hasarla bu süreci nasıl atlatırız ve başımıza tekrar gelirse ne yapmamız gerekir kısmında işe yarar. Aksi halde bir travma ne kadar tedavi edilirse edilsin, hiçbir zaman yüzde yüz iyileşme gerçekleşmez. Travma geçirmek ameliyat geçirmek gibidir. Kesik ve yara izi bir şekilde kalır. Estetik olmak da çözmez çünkü siz o ameliyatı geçirdiğinizi biliyorsunuz ve o süreci bizzat yaşadınız. Travmanın doğasında iz bırakmak vardır. Tamamen yok olmaz, etkisi silinmez ve tesiri tamamen geçmez ve hayatınızdaki birçok şeyi sizin iradenizin muhalifine değiştirir.
Bizim travmaya yaklaşımımız eğer doğru bir yaklaşım şekli ile olursa olabilecek en iyi şey; hayatımıza sağlıklı şekilde devam etmemizi engelleyen kısımlarını doğru şekilde budamak, bir daha başımıza gelirse aynı ya da benzer durumlarda paniğe ve ümitsizliğe düşmeden doğru düşünme ve hissetme kabiliyetimizi kaybetmeden travmamıza yol açan unsuru kontrol altına almak, bize isabet eden bu durumun çevremize bizim elimizle zarar vermesini engellemek, travmanın bize taşımış olduğu duygu ve düşünceleri doğru şekilde yöneterek onun varlığının bizde kazanıma dönüşmesini sağlamaktır. Travmalar kötü etkiler yapabildiği gibi aslında doğru bir bakış açısı ile bakarsak bunu kazanıma bile çevirebiliriz kendimiz ve hayatımız için. Zira insan; acılarından vicdanıyla doğruya ulaşma ve her koşulda hakikati ortaya çıkarabilme aklı ile donatılmıştır. Acılarımız bizi yok etmek için değildir. Bilakis bize bilgi güç ve ihtiyacımız olan şeyleri taşır aslında. Travmalar bunu sadece çok daha derin bir etki gücü ile gerçekleştirir. Bizim buradaki vermek istediğimiz asıl hizmet; bakış açınızı değiştirmek ve kişisel perspektifinizin ufkunu derinleştirmek. Çünkü gördüğünüz ve yaşadığınız şey aslında sandığınız şey olmayabilir. Derinlemesine bakmak gerekli.
Karşılaştığımız sorunların enerjetik ve esiri bedenimizde ne gibi bedensel hastalıklara yol açtığıyla ilgili mekanizmanın çalışma prensiplerine, enerjetik terapi başlığı altındaki bölümde kısaca değinmiştik. Travma dediğimiz etkiler; enerjetik yapımızda en sert, en ani ve de en hasar verici darbeler almamıza neden olurlar. Etkisi ve yıkım çapı hayatımızdaki yol açtıkları sorunların büyüklükleri ile ölçülebildiği gibi bu durum kişiden kişiye göre de değişiklik göstermektedir. Bazı insanlar daha duygusal oldukları için daha çok etki altında kalarak daha derin hasarlar alırlar. Bazı insanlar daha duygusal olmadıkları halde düşünceleri daha sığ olduğu için, karşılaştıkları derin problemleri yanlış yöntemlerle çözmeye çalıştıklarından dolayı, aldıkları hasar kadar bünyelerinde kendi kendi kendilerine de hasar üretirler. Bizi sadece duygusal travmalar değil düşünce kökenli travmalar da etkiler ama genelde düşünce travmalarıyla ilgilenilmez. Bazı insanlar ise yeterince duygusal olmadıkları için, duygusal travmaları yanlış düşünce pratikleriyle çözmeye çalışırlar. Ancak bu yöntemle kendilerine verdikleri hasar dışarıdan aldıkları hasardan genelde daha fazla olur. Bunun nedeni yanlış duygu ve düşünce eşleştirmesi yapmaktır. İnsanın akıl ve ruh sağlığı; doğru düşünce ve duygu birbiriyle eşleştiği zaman ancak korunabilir. Yanlış şekilde düşünmek yanlış duyguları tetikleyeceği için yeterince duygusal olamamak ya da yeterince akılcı olamamak da bu sorunlara yol açar. Eğer duygusal travmalara sahipsek bunları doğru duygularla, düşünce travmalarına sahipsek bunları da doğru düşünce ve fikirlerle tedavi edebiliriz. Hem duygusal hem de düşünce travmalarına sahipsek o halde ikisini birden kullanmamız gerekir, ama doğru eşleşmeler ile doğru zamanda ve doğru yöntemlerle bunu başarabilmemiz gerekir. Yaşantımızın belli başlı noktalarında yanlış duygu kullanmak bizi de hayatımızı da mahvedebilir.¹ Her ne şekilde travmaya uğranılırsa uğranılsın neticede ani ve sert bir şekilde bir travmaya maruz kalmak, genel anestezi almadan büyük ve tehlikeli bir ameliyata girmek gibidir. Bu nedenledir ki; kişinin travmanın tetiklenmiş duygu ve düşüncelerini kontrol altına alabilmesi son derece hayati bir öneme sahiptir.
Yaşamımız, irili ufaklı birçok travmaya maruz kaldığımız bir döngüye sahiptir. Günde milyarlarca insan milyarlarca irili ufaklı, derin ya da sığ travma yaşamaktadır.² Bu travmaların en aciliyetli olanları; yaşam döngümüzde aksaklıklara yol açan, hayat kalitemizi düşüren ve genel sağlık durumumuzu bozanlardır. Bununla birlikte her yaşadığımız travma hayatımızın dengesini bozacak etkide de değildir. Ben travmaları depreme benzetiyorum şahsen. Bazıları yıkıcı ölçekte, bazıları dikkat çekecek ölçekte, bazıları varlığını hissettirecek ölçekte, bazıları da hiç hissedilmezler bile. Bizlerin aciliyetle ilgilenmesi gereken travmalar; elbetteki hayatımızda yıkıcı ölçekte olanlarıdır. Bu tip travmalara “zaman en iyi ilaçtır” gözüyle bakarak zamanın onları iyileştirmesini beklemek son derece hatalı bir davranıştır. Sorun olarak kendisinden kaçtığımız şey; hiçbir zaman yok olmaz. Doğru şekilde çözülmemiş bir sorun; canavar olması için büyümeye ve zamana terk edilmiş bir yaratık gibidir. Bunu çözmek için canavara dönüşmesini beklemek akıllıca bir davranış değildir. Hayatımız bu sorunları doğru şekilde çözmemize yardımcı olacak birçok kaynakla doludur. Bu kaynakları aramak bulmak ve istifade ederek hayatımızın kalitesinin bozulmamasını engellemek kendimize karşı en önemli vazifelerimizden birisidir. İnsan her şeyden önce kendisine karşı sorumludur gerçeğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız.
Dipnot
¹ Mesela; sırf birisini kıskanıyoruz diye kin duygusu mekanizmasını çalıştırırsak eğer bünyemizde; karşımızdakine verdiğimiz hasardan daha büyük bir hasar alırız hem içimizde olacak şekilde hem de sosyal yaşamımızda.
² Filmler, diziler, haberler, sosyal medya, yazılı basın, görsel medya ve hatta müzikler üzerinden bilinçli bir şekilde uğratıldığımız travmaları da eklersek hesaba, küresel ölçekte insanlığın psikolojisinin ne kadar bozuk olduğunu daha iyi anlarız.