Hakkımda

BİR TUTAM ÖZGEÇMİŞ

 

1977 yılında bir bahar günü Zonguldak’ta doğdu.

 

1989 yılında ilkokuldan mezun oldu ve ailesinden ayrılarak; 3 yıl süren “çok yoğun bir İslami Eğitim” aldı.

 

1994 yılında İmam Hatip Orta Okuluna girdi. Başörtüsü mücadelesi ile burada tanıştı ve bu mücadelenin moda olduğu yıllarda tek başına okulda, 3 yıl başörtüsü mücadelesi verdi. Mücadeleyi kaybetmemek adına Lise kısmını başka bir şehirde okuyarak 1997 yılında İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Kırıkkale Üniversitesi MYO‘ya girdi. Başörtüsü mücadelesine kaldığı yerden burada da devam etti. Aynı yıl evlendi ve dünyanın en özel duygusu olan “anneliği” tadarak bir erkek çocuk sahibi oldu. 2003 yılında bazı ailevi ve ekonomik sorunlar nedeniyle boşandı. Boşanmak; mesleki kariyerinin de temellerini atarak kişisel gelişim, evlilik, aile, çocuk psikolojisi, boşanma psikolojisi alanında karşı konulmaz bir merak ve iştah duymasına neden oldu. Bu yüzden; 1997 yılından bu yana sahasında bulabildiği yerli ve yabancı her kaynağı okuyarak ve okuduklarını da İslami ilimlerdeki yerleriyle karşılaştırarak araştırmalarına hiç ara vermeden devam etmektedir.  Yaptığı araştırmalar ışığında; evlilik ve aile alanında gelecekte kurmayı istediği “Evlilik ve Aile Akademisi” için büyük bir eğitim müfredatı hazırlamıştır.

 

2009 tarihinde ünlü Kişisel Gelişimci Oğuz Saygın’dan Kişisel Gelişim, Profesyonel Evlilik ve Aile Koçluğu Eğitimi ile birlikte NLP seviyelerinin eğitimlerini ve sertifikalarını aldı. 

 

2014 yılında Newport Üniversitesi Psikoloji Bölümünü bitirdi ve aynı yıl henüz yayınlanmamış bir kitap yazdı.

 

2020 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Aynı tarihte Milli Eğitim Bakanlığı’nın açmış olduğu kursu bitirerek Aile Danışmanlığı Sertifikası aldı.

 

2020 yılında Anadolu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ ne girdi ve şu an son sınıf öğrencisidir. İlkokul döneminden başlayarak günümüze kadar her gün daha da artan bir merakla, İslami ilimler konusunda yoğun inceleme, araştırma, okumalar ve ilmi karşılaştırmalar yaparak kendini geliştirmeye devam ediyor.

 

Bütün bunların yanı sıra akademik hayatına paralel olarak; şifalı doğal taşlar, gerçek tıp ve sade yaşam, hacamat ve sülükle tedavi ile enerji alanları gibi birbirinden çok farklı konularda eğitimler aldı. 13 yıldan fazla bir süredir de enerjetik alandan çok daha farklı bir alan olan; “esiri madde ve elektromanyetik terapi” alanında özel eğitimler almaya devam ederek bu alanda kendini geliştirdi. Aldığı eğitimlerle kendine ait bir travma terapisi yöntemi geliştirdi ve bu yöntemden oldukça etkili sonuçlar aldı.

 

1997 yılından bu yana; kişisel gelişim, psikoloji, sosyoloji, edebiyat, felsefe, tasavvuf, İslami ilimler, enerji, cinsellik ve cinsiyet konularında yoğun okumalar yaptı ve kendini özellikle “aile ve evlilik” alanında geliştirdi. 2004 yılından bu yana evlilik, aile ilişkileri ve toplumsal sorunlar konularında sahada yoğun çalışmalarda bulundu ve hizmet verdi. Çalıştığı vakalarda bulmuş olduğu en büyük ortak nokta olan cinsellikle ilgili sorunlar onu; en derin ve en hassas toplumsal alanlarda (pornografinin yol açtığı; taciz, ensest taciz, tecavüz, ensest tecavüz ve bütün bunların yol açtığı fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlar ile cinsiyet sapmalarına ait her konuda) çok daha derin incelemeler ve araştırmalar yapmaya mecbur bıraktı. Bu alanda 11 yıl boyunca çok yoğun biçimde ve yüksek bir tempoda ücretsiz çalıştı. Konuyla ilgili birçok yerli yabancı kaynak okudu ve taradı, sahada canlı travmatik vakalarla çalıştı, onlarca aile ve çocukla ilgilendi, toplumun kılcal damarlarına kadar girdi. Şimdi ise; alanında her gün, her yeni bir vaka ile birlikte; danışanlarından kitabi olmayan yepyeni şeyler öğrenmeye ve insan psikolojisiyle ilgili derinlik karşısında şaşırmaya devam ediyor.

NASIL BİR DANIŞMANIM ?

Ben her şeyden önce mesleğine aşık ve mesleğini gerçekten de aşk ile yapan bir insanım. Kendimi bildim bileli de bu mesleği (hatta çocukluğumdan beri) yapıyorum bir şekilde. İnsan ve toplum davranışları çocuk yaşlardan itibaren dikkatimi ve bütün kişisel enerjimi kendisine çeken bir unsurdu. Bu nedenle de hep merak ederdim, gözlemler yapar ve bunları kaydederdim. Bu konuda Allah vergisi olan doğal bir yeteneğe sahiptim.

 

İnsanları uzun zamandan beridir çok yakından tanıma fırsatım oldu. İnsanları tanıdıkça “insan aslında nedir” sorusu hayatımı peşinden sürüklemeye başladı. Bu nedenle mesleki kariyerimin ilk başında işe önce çok yoğun bir kişisel gelişim kitap okuma ve etüdü dönemiyle başladım. Ardından üzerine psikoloji okudum. Ancak insanı doğru şekilde anlayabilmenin sadece psikoloji okumakla mümkün olmadığını ve psikolojinin de üzerine başka şeyler daha inşa etmem gerektiğini anladım. Çünkü insan nedir çok merak ediyordum. Toplum bilimi olan sosyoloji bilimi bu konuda beni cezbetti ve hayatımdaki en önemli akademik kırılma noktası belki de hayatıma Sosyoloji’ nin girmiş olmasıdır diye düşünüyorum. Psikolojinin üzerine Sosyoloji okuduktan sonra bu iki bilim bende birleştiği zaman “insan nedir sorusuna” bazı cevaplar bulmaya başladığımı fark ettim. Çocukluğumdan bu yana yapageldiğim gözlemler, araştırmalar, okumalar ve saha çalışmaları psikolojiyle ve sosyolojiyle bütünleşince alana olan ilgim ve merakım çok daha fazla arttı. Sosyoloji; insanların sorunlarını makro ölçekte anlamamı sağlarken psikoloji de mikro ölçekte anlamamı sağladı. Aynı şekilde toplumsal sorunlar aslında mikro ölçekteki insan psikolojisi sorunlarının büyümüş ve yumak olmuş haliydi. Toplumsal sorunları anlamak ve çözümlemek için de insanın mikro ölçekteki psikolojik sorunlarına bakmak gerekiyordu. Mikro ölçekteki insan psikolojisi sorunlarının ileride nelere yol açacağını anlamak için de makro ölçekteki toplumsal sorunlara bakmak gerekiyordu. Psikoloji sosyolojinin sosyoloji de psikolojinin aynasıydı aslında. İnsanı anlamak için psikolojiye ve sosyolojiye, insanların sorunlarını anlamak için de yine sosyolojiye ve psikolojiye bakmak gerekiyordu. Bunu anlamak alana iki kanatlı bir hakimiyet sağladığı gibi mesleğimin bel kemiğini de oluşturdu. Bütün bunlara ilave olarak temel İslami ilimleri çocuk yaşta öğrenmenin de müthiş faydalarını gördüm. Öğrendiğim her şeyin dinimdeki yerinin ne anlam ifade ettiğini anlayarak bu zamanlara kadar geldim. Ne yanlış ve ne doğru kısmının bilgisini dini bilgimi temel alarak oluşturdum ve oturttum. İnsanları ve onların sorunlarını bu bakış açıları ekseninde anlamak yine de yeterli gelmedi bana. Bu yüzden kültür bilimi olan Antropolojiye ve Sosyal Psikolojiye de merak saldım. Bu alanlarda araştırmalara ve okumalara yöneldim. Ama yine de bazı taşlar hala yerine oturmuyor ve hep bir şeyler eksikmiş gibi geliyordu bana. En önemli sorularımın cevaplarını da hala bulamamıştım. Mesela en çok merak ettiğim sorulardan birisi; “insan kendisinden bu kadar iyilik gördüğü insanlara neden bile bile isteye isteye kötülük yapar ve bundan hiçbir şekilde vicdan azabı çekmeden gece mışıl mışıl uyur? Bazılarımız kötülük yapmaktan neden rahatsız olmuyor ve bazılarımız da neden kötülüklere karşı inatla iyilikle cevap veriyor“ Ne psikoloji, ne sosyoloji, ne sosyal psikoloji, ne antropoloji ve ne de ilahiyat bana bu sorunun cevabını veremiyordu. Sadece bu sorunun değil daha bir ton sorumun cevabını da veremiyordu. İnsanla ilgili bilgi veren felsefeye yöneldim bir ara. Felsefi okumalarımdan ve araştırmalarımdan anladıklarım; ne aklıma, ne vicdanıma, ne ruhuma ve ne de duygularıma mantıklı, makul ya da kabul edilebilir geldi. Felsefe okumalarımı kısa kestim ve daha fazla zaman harcamadım ona. İnsandan bahseden başka ne var diye araştırınca karşıma bu sefer de tasavvuf çıktı. Esasında çocukluğumdan beri tasavvufun o naif ve son derece çekici yapısı, dünya görüşündeki sükûneti, munisliği ve kainatı anlama/anlamlandırma sistemi bana daima hep çekici olagelmişti. Çocukken evde bulunan tasavvuf büyüklerinin hayat hikayelerini anlatan kitaplarımız vardı ve ben o kitapları okuyarak büyüdüğüm için tasavvuf bana çok naif, çok derin, çok farklı bir bakış açısı sunan, hayatın diğer adı, tadı ve rengi, gözüme sevgi ilmi gibi gözüken, son derece hoşgörü ve anlayışla ilgili olarak yaratılmış özel bir alan gibi geliyordu. Belki de hiç farkında olmadan çocukluğumdan beri temelim olmuştu insana dair olan o naif ve son derece çekici olan tasavvufi bakış açısı. İnsana bu kadar güzel gözle bakan ilahi bir görüş daha olamaz herhalde. Bu alandaki öğrenme yolculuğum belli bir noktaya ulaştıktan sonra ancak; insan ve insan doğasına ait hakiki ve ispat edilebilir bilgileri bu alanda buldum ve kafamda “insan gerçekte nedir” sorusunun cevabını ve diğer cevabını bulamamış olduğum bütün sorularımın da cevabını bulmuş oldum. Böylece Psikoloji, Sosyoloji, Sosyal Psikoloji, Antropoloji, Felsefe, Tasavvuf, ilahiyat zemininde kaynaşmış olan akli, ruhi ve fikri yapım sayesinde kişisel ve mesleki perspektifim daha da genişledi ve bu gelişme beni alanımla ilgili insanların gerçek sorunlarına ve bunların nasıl çözümlenebileceği noktasındaki cevaplara da götürdü doğal olarak.

 

Sahada geçirmiş olduğum onlarca sene ve yukarıdaki belirttiğim ilmi süreç sayesinde;  toplumu anlamanın ve doğru şekilde okumanın, ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar da gerekli olduğunu bu sayede çok daha net bir şekilde anladım. Bütün bu süreçler mesleğimin sorumluluğuyla ilgili bir kere daha beni ciddi ciddi düşünmeye itti. Lise yıllarımda psikolog olmaya karar vermiştim ve kendimce bir ofis açarak insanların sorunlarını dinlemek gibi bir niyetim vardı işin başında. Ama geldiğim son nokta beni; sorunların dinlemekle çözülemeyeceği konusunda son derece ikna etti. Daha fazlası gerekiyordu; en azından benlik değişimi gibi müthiş ötesi bir şey! Bir insanın sorununu dinlemek ona kısmi bir yardım sağlıyordu ama sorununu kökten çözemediği için tam olarak yardım edilmiş de olmuyordu o insana.

 

İnsanları dinledikçe, dinlerken onlarla birlikte ağladıkça insanlar olarak birbirimizden ne kadar kopuk, uzak ve yabancı olduğumuzu daha iyi idrak ettim. Bizler birbirlerinden kasıtlı olarak ayrı tutulmuş ve düşürülmüş bir türe dönüşmüşüz! İnsanlar aile çatısı altında nasıl bu kadar mutsuz, huzursuz, birbirine yabancı ve hatta düşman, uzak ve kopuk olabilirdi ki? Bütün aileler nerdeyse paramparça adeta. Biz nasıl bu hale gelmiştik. Bazen öyle vakalarla çalıştım ki aylarca kendimi bir araya toplayamadım ve düzenli uyku uyuyamadım çalıştığım vakaları düşünmekten. Bazen öyle vakalarla çalıştım ki günlerce yediğim yemek zehir oldu bana vaka yol açtığı acıyı çekmekten. Hatta bazen yemeden ve içmeden bile kesildim diyebilirim. Başımı yastığa koyduğum zaman o insanlar için neler yapılabilir diye düşünmekten uyuyamadan yataktan kalktığım çok zamanlar oldu. İnsanların acıları beni kendimin başından geçmiş gibi sanki derinden etkiliyor çünkü. Afiyet üzere olmak için geldiğimiz dünyada başımıza gelmeyenin kalmaması karşısında şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim uzun müddet. İnsanlara ve acılarına yakınlaştıkça insanoğlunun ne kadar güçlü bir varlık olarak yaratıldığını anladığım zaman resmen afalladım: Türümüze gömülü olan güçlerden haberimiz yok. Bu ne tür bir cehalet böyle!!!

 

Ben okuma yazma öğrendiği günden beri kitap okuyan, merak eden, araştıran ve öğrendiklerini dipten uca duygu ve akıl süzgecinden geçirerek sorgulayan, her şeye hemen kanmayan ve atlamayan yapıda bir insanım. Öğrendiğim şeyin doğruluğunu ya da yanlışlığını aklen ve ruhen sorgulamak benim vazifem diye düşünüyorum. Çünkü doğru olduğundan emin olmadığım bir duygu ve düşünce ile hareket edecek olursam eğer; karşımdaki insana veya çevreme istemediğim zararlar verebilirim. Çocukluğumdan beri bu şekilde düşündüğüm içindir ki;  daima öğrendiklerimi önce vicdanıma arz ederim. Vicdanımdan geçerse eğer o bilgi; doğru olarak kabul ederek ancak inanabilirim ona. Sanırım içinde yavaş koşan ve yaşayan bir insanım. Duygularım da aklımda sindire sindire çalışıyor. İnsanın kendi vicdanına inanabilmesi elbette çok ama çok önemli bir konu. Ben şahsen hayatım boyunca vicdanımı sızlatacak her türlü şeyden ve kişiden kendimi bildim bileli bilerek uzak tutmuşumdur. Kaybetme ve acı çekme pahasına da olsa vicdanımın yara almasına bugüne kadar asla ama asla izin vermedim. Neden vereyim ki; bir insanın vicdan sağlığı ve sorumluluk bilinci en kıymetli sermayesi ve hazinesidir diye düşünüyorum. Vicdanı rahat olmayan bir insan yaşayan cesettir bana göre. Bu nedenle de bu zamana kadar ne öğrendim ise hep sorguladım ve körü körüne bağlanmadım. Üzerinde düşündüm, duygularımla ve vicdanımla onu tarttım. Rabbime hamdolsun ki dünyadaki vicdanı en rahat olan insanlardan birisi kıldı beni. Şükrolsun.

 

Buraya kadar anlattıklarımdan yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; ben sıra dışı ve kendine ait tarzı olan bir aile danışmanı olduğumu düşünüyorum. Çünkü tasavvufi bakış açısıyla insana bakıyorum ve bu bakış açısı bana inanılmaz bir mutluluk veriyor. Ben bu bakış açısı ile; danışanlarımı hiçbir ayrıma tabi tutmadan ve asla yargılamadan onları kabul ediyorum. Yeri geliyor seans esnasında onlarla birlikte ağlıyorum yeri geliyor onları dinlerken sorunlarına karşı gösterdikleri sabır karşısında hayranlık duyuyorum. Benim gözümde sorunu olan insan ezik bir insan değildir. Sabrına ve gücüne hayranlık duyulacak olan kişidir ve ben bir danışman olarak her danışanımdan kitaplar dolusu bilgi öğreniyorum her seferinde. Danışanlarımın acılarına, sorunlarına, sıkıntılarına, akıl ve ruh sıkışmışlıklarına son derece saygı duyuyorum. Onlara gereken kıymeti ve önemi veriyorum çünkü en muhteşem varlık tarafından sevgiyle yaratılmışlar. Onları yanlışa sevk etmemek için hep rabbimden içimden yardım diliyorum ve onlarla ilgili Allaha hesap vereceğimin bilincini taşıyorum. Allaha hesabını veremeyeceğim bir şeyi ne söylüyorum, ne öneriyorum ve ne de uyguluyorum ve bu konuda Allaha sorumluluk konusunda oldukça endişe duyuyorum. Düşünmeden konuşmuyorum onlara. Danışanlarımla aramda gelişen kul hakkını özellikle gözetiyorum ki bu benim için korkunç derecede önem arz ediyor. Onları danışan olarak değil kendime bir aile olarak görüyorum. Sıkıntıları benim sıkıntım olduğu için onları dinlemek bana mesleğimi yapmak gibi değil de, insani bir sorumluluk olarak geliyor ve öyle kabul ediyorum zaten bu durumu.

 

İnsanların anlattıkları şeyler beni hayrete düşürüyor. Bu kadar dayanıklı bir tür olduğumuzu ben de bilmiyordum. Sorunlara karşı direncimizin ve yaşama inadımızın da bu kadar köklü olduğunu da tabi. İnsan aklına verilmiş olan kuvvetleri danışanlarımın anlattıklarından anlıyorum ve buna ölesiye hayranlık duyuyorum. Hele hele de kendisinin itilmiş ve ezik olduğunu düşünen insanların dirençlerindeki dürüstlük ve sabır beni hepten şaşkına çeviriyor. Çünkü kötü yola sapmamak için gösterdikleri direnç gerçekten de insanı şaşkınlığa uğratacak ve aciz bırakacak cinsten. Ne kadar birbirine muhtaç bir tür olduğumuzu, ne kadar çok kendi türümüzle kaynaşmaya ihtiyacımız olduğunu, ne kadar birbirimizden uzak tutulursak o kadar çok harap olduğumuzu gördüm. Hepimizin sorunları var ve acıları var. Ama bunlar ebedi değil.

 

Ben insanlara akademik seviyeden hizmet vermeyi seçmedim ve hiçbir zaman da bunu yapmayacağım. Danışanlarıma karşı samimi ve içten olmam, adil olmam, sorunlarına karşı duyarlı olmam, karşımdaki insana ne yaşarsa yaşasın saygı duymam vicdani sağlığım için son derece önem arz ediyor benim için. Danışanlarımı seviyorum, onlara şefkat ve merhametle analık iç güdüsüyle yaklaşmak belki de başarımın sırrıdır. Çünkü sevgimde ve merhametimde de samimi ve dürüst olduğumu danışanlarıma son derece dikkatli bir şekilde gösteriyorum. Onlara değer veriyorum ama bunun maddiyatla hiçbir ilgisi yok. Bunu benimle çalışan herkes yaşıyor ve görüyor zaten. Kendimi sahadaki bulunmaz bir hint kumaşı olarak görmüyorum. Sadece çalışma tarzım farklı! Bunu diyorum çünkü; ben bana danışanların arkasından sürekli hayır dua ediyorum arkalarından ve bu duayı yapmadığım zaman da vicdanen rahat edemiyorum. Kendimle danışanlarım arasında mesleki olarak olması gerekli (!) olan resmi sınıra bir türlü alıştıramadım kendimi doğrusu. Her danışanımla farklı bir samimiyet kuruyorum bu nedenle. Onların acılarına saygı göstermeden onlara yardımcı olamadığımı ve onların da buna izin vermediğini keşfettim çünkü. Kendimi onlardan üstün görmüyorum ve göremem. Ben bir danışmanım ama kimseden üstün olmadığım gibi hiçbir danışanımdan da üstün değilim.  Olmak da istemem doğrusu çünkü bu hiçbir işe yaramaz yapar beni. Bununla birlikte danışanlarım ile aramdaki resmiyet belki de ihtiyacımız olacak olan en son şeydir. Ben insanlara hizmet veren bir danışmanım. Bu şuurla her danışanım ile ilgili içimde Allah korkusu hissediyorum ve hesap verme bilinci taşıyorum. Danışanlarımın bana Onun tarafından özellikle gönderilmiş kişiler olduğunu düşünüyorum. Beni bulmuşlarsa kesinlikle bana gönderilmişlerdir ve ayağa kalkacaklardır. Bu her zaman böyle olageldi hayatımda.

 

Hepimiz sevilmeyi, değer görmeyi, kıymetimizin bilinmesini isteriz. Ancak günümüz dünyası bizden bu hakları adeta çekip aldı. Ben bunalmış olan insan ruhuna ve aklına sadece onların akıllarına gelmeyen çareler sunuyorum. Sunduğum çareleri düşünmeleri için de zaman veriyorum. Benlik değişimi dediğim süreç olan bu süreç ne kadar uzun sürerse sürsün, ben kişiyi o beni terk etmedikçe bırakmam ve iyileşme süreci sağlıklı bir şekilde devam eder.

 

Hayatımdaki en büyük hayalim; ciddi ve hayırlı bir alanda gerçekten de işe yaramak, bir boşluğu doldurmak ve onlardan Allah Razı Olsun duası alarak bunu biriktirmek. Sahadaki yıllar süren çalışmalarımda bunu biriktirmeyi başardım. Bu başarıyı nasip eden rabbime sonsuz hamdolsun. Ben sizin samimiyetinize, bana sorunlarınız üzerinden öğreteceklerinize ve duanıza talibim. Beni hayata bağlayan en önemli motivasyon unsuru ise; kendimi gerçekten de insan gibi değil, insan olarak hissetmektir. İnsanlara yardımcı olmak ve onları düştükleri yerden ayağa kaldırmak da ikinci motivasyon unsurumdur. Ben kısaca işte böyle bir danışmanım.

 

Bana zaman ayırarak kendimi anlattığım bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür eder her türlü hayrın hem dünyada hem de ahirette size ulaşmasını dilerim.

 

Selam ve dua ile.

Eğitimlerim
-

Almış Olduğum Eğitimlerle İlgili Daha Fazla Bilgi Edinin

#

Üniversite/Kurum

Bölüm

Yıl

01

Kırıkkale Üniversitesi

Meslek Yüksek Okulu

1999

02

European Polytechnical University

Psikoloji (2 Yıl Sonra Sağlık Sorunları Nedeniyle Bıraktı)

2008

03

Saygın & Saygın Eğitim ve Danışmanlık

Evlilik Danışmanlığı ve Aile Koçluğu

2009

04

Saygın & Saygın Eğitim ve Danışmanlık

NLP 1.-2.-3. Seviye

2009

05

Saygın & Saygın Eğitim ve Danışmanlık

Yaşam Koçluğu ve Kariyer Planlama

2009

06

Saygın & Saygın Eğitim ve Danışmanlık

Kişisel Gelişim

2009

07

Newport University

Psikoloji

2014

08

Tasavvuf

Manevi Rehberlik

2019

09

Anadolu Üniversitesi

Sosyoloji

2020

10

Milli Eğitim Bakanlığı

Evlilik ve Aile Danışmanlığı

2020

11

Anadolu Üniversitesi

İlahiyat

Devam Ediyor