Yetişkin İçin Kariyer Planlama
Her insan yeteneklerinin ve kişisel özelliklerinin farkında olmayı, seçimlerini bu farkındalığın gerektirdiği şekilde planlamayı ve geleceğini de bu plan doğrultusunda elinden geldiğince mali yönden şekillendirmeyi ister. Hiç kimse sahip olmadığı yeteneklerle, kişisel ve mesleki performans sergilemekle ilgili sorumlu tutulmayı istemez. Kimse gücünün yetmediği şeyin kendisinden istenmesinden hoşlanmaz. Herkesin yeteneği kişisel özellikleri ölçüsünde özel ve biriciktir. Ki zaten bizi birbirimizden farklı kılan bu biriciklik unsurudur.
Hayatınızı idame ettirmek için ve sırf mecburiyetten dolayı bir işi veya mesleği sevmediğiniz halde ve hatta nefret ederek yaptığınızı düşünün. İş performansınız sizce nasıl olurdu? İş veriminizle alay edilmesi hoşunuza gider miydi? İş ve mesleki mutsuzluğunuzun aile saadetinize olan basıncı ne kadar olurdu? (Bu o kadar önemli bir konudur ki; cinsel sağlığı bile derinden etkiler). Sevmediğiniz işi yapmak gibi bir fiziksel yıpratıcılık payının, ömrünüzü ne kadar kısaltabileceğini de düşünün. İnsanların verimlilikleri yeteneklerini özgürce kullandıkları zaman ortaya çıkar ve hiç kimse bir başkasının yeteneğini icra etmekle sorumlu tutulamaz. Herkes kendi yetenek madenini işletmekten sorumludur. Herkes kendi yeteneğince en iyisi olmaya layıktır ki bu gerçekleştiği zaman; kişide doğru şekilde gelişmesi gereken özgüven de oluşur. Hiç kimse yeteneği olmadığı bir işte ya da meslekte olması gerektiği ölçüde mutlu olamaz.
Çalışan insanların iki türlü insan sermayesi kaybı vardır:
1- Yetenek madenini ve buna bağlı hayallerini o veya bu sebeple işletemediği için sırf cebine para girsin diye var olan mevcut mesleğine devam ederek, ömür boyu iş mutsuzluğu çekmeye mahkûm olan kitle. Bu inanılmaz bir insan gücü israfıdır ve milli bir kayıptır. Severek mesleğini 40-50 yıl yapmış insanlarda görülen fiziksel dinçlik ve psikolojik sağlık hayret vericidir. Yapılan araştırmalarda mesleğini severek yapanların akıl ve ruh sağlıkları daha dengeli, aile hayatları daha mutlu ve düzenli, bedensel sağlıkları dikkat çekici ölçüde daha iyi ve ekonomik açıdan da daha yüksek kazanca sahip oldukları belirlenmiştir. Mesleğini ve işini severek yapan insanların beden yorgunluklarının, işlerini tekrar yapmaya döndükleri zaman son bulması da oldukça ilginçtir. “Çalışarak dinlenmek” olgusu işte bunun neticesidir. Bu yüzden mesleğini ve işini severek icra eden insanlar sevmeyerek yapan insanlardan çok daha mutlu, sağlıklı ve de zengindir. Mesleki mutluluk; bütün güzel şeyleri kendine çeken bir mıknatıstır. Bu gerçekler bizlere iş ve meslek seçiminin çok ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.
Günümüzde birçok insan yeteneklerinin gereği olan mesleklerde çalışamadıkları için son derece verimi ve faydası düşük ülke ekonomisi performansı ortaya çıkmakta ve bu durum da ülkemizin insan kaynaklarının heba olup gitmesine yol açmaktadır. Birçok insan sevmediği hatta nefret ettiği mesleği ya da işi yaptığı için, fiziksel ve ruhsal hastalıklarla mücadele ettiklerinden, beden sağlıklarını hayatlarının en verimli olduğu genç yaşlarda kaybederek antidepresana mahkûm olmakta ve ilaçsız bir yaşam sürdüremez hale gelmektedir. Yine aynı sebep yüzünden, aileler ekonomik olarak yoksulluk sınırında yaşamakta ve bu ağır şartlar içinde var olmaya çalışmaktadır. Yeteneğinin ya da ilgisinin olmadığı bir alanda çalışan insanların ülkeye sosyo-ekonomik yönden külfet oluşturduğu da ortadadır. Sevmeden işini yapan insanların işlerini iyi, güzel ve titiz yapmadığını düşünecek olursak bu durum biraz da “aman sendecilik” mantığını doğurmakta, iş ekonomisinin ciddiyetini ve kalitesini de bozmaktadır. Tabi bunun getirdiği israfı ve ekonomik kaybı da hesaba dahil edersek maliyet daha da kabarır. Bu ve bunun gibi birçok olumsuz durumu burada sıraya koyabiliriz. Neticede sevmediği ve yetenekli olmadığı bir işi yapan insan; faydalı da olsa verimsiz ve mutsuz bir insandır.
2- Yeteneği olmadığı için o işte ehliyet sahibi olmayan insanların yapıp ettikleri ve aldıkları kararlar yüzünden psikososyal hayatta birçok sorunun üremesi ve bunun her yönden topluma maliyet çıkarması da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bir işin nasıl yapılacağını enine boyuna bilmeden, sırf o işten kazanılan paraya tamah ederek o mesleği yapmanın en büyük maliyeti; o işi yapan kişiyedir aslında. Çünkü kişi olmaması gereken bir boşluğu doldurarak kendi verimini ve faydasını yok etmiş, mesleki yetenek madenini işletemez hale gelmiş ve böylece bir yetenek daha hiç piyasaya çıkmadan yok olup gitmiş olmaktadır. Belki de yeteneklerinin ışığında seçecek olduğu bir mesleki kariyer ona; şimdiki kazandığından hem daha çok para kazandıracak hem yetenekli ve mutlu olduğu bir işte ona sağlık ve huzur dolu bir hayat sunacaktı. Paraya ve faydaya bağlı bir hayat sürmek bir insanın kendine yapabilecek olduğu en büyük zulüm ve aşağılamadır. Para ruhu değil, nefsin hırsını tatmin eder. Para ve fayda merkezli bir hayat süren insanlar; içlerindeki insanlığı, para ile doyurmaya çalışarak kendilerini ve varlıklarını öldürdüklerinin farkında değildir. Bu ne büyük bir kayıp ve acıdır böyle!
Herkesin yetenekleri ölçüsünde hayatta dolduracak olduğu psikososyal ve mali bir boşluk vardır. Kişinin işe yararlılık üzerinden elde edecek olduğu psikolojik sağlık hiçbir ilaçla elde edilemez. Birçok insan kendisindeki gömülü yetenek madenini işletemediği için psikolojikmen yeterince sağlıklı olmadığının dahi farkında değildir. Yeteneğine uygun bir işte kendini parlatmak; akıl ve ruh sağlığını koruduğu gibi insanın hayatındaki birçok dengesizlikleri de doğal olarak ortadan kaldırır. Kendini gerçekleştirmek; insanın yeteneklerini mesleki alanda parlatmasıyla çok yakından ilgilidir. Verimi düşük, gerektiği kadar işe yaramayan, sırf para kazanmak için iş yapan, meslekte ehliyet ve söz hakkı kazanamamış bir insan olduğu için, kendisine gerektiği kadar saygı duyulmayan silik biri olmak mı daha caziptir, yoksa mesleğinde kendisine akıl danışılan ve aranılan bir otorite olduğu için kendine karşı saygı uyandıran, işinde ve aile yaşamında mutlu, sorumluluk sahibi, insanların güvenini kazandığı için kendisiyle iş yapmak istediği bir insan olmak üzerinden güzel paralar kazanmak mı daha caziptir?
İnsan kendisine verilmiş yetenek madenini işleterek mutlu olacak bir fıtratta yaratılmıştır. İşe yaramak, varlık göstermek, saygı duyulmak ve otorite olmak bütün insanların yapısındaki temel ihtiyaçlardır. Bu fıtratı kendinde işletmemek insanın kendisine yapacağı, ülkesine yapacağı en büyük kötülüktür. Çünkü insan kendisindeki madeni çalıştırmadığı müddetçe kişisel gelişimini gerçekleştiremez, işe yarar faydalı ve iyi bir varlık olmayı başaramaz, kendine saygısını devam ettiremez ve ailesini, ülkesini kalkındırmak konusunda çorbada tuzu olmazsa; insanlığı tembelleşmiş bir varlık haline gelir ve bir müddet sonra asalaklaşmaya başlar. Bir insanın kendisine ve ülkesine bunu yapmaya asla hakkı yok. Herkes yeteneklerinin gücünü kendinde sergilemek ve bunu da kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle ve ülkesiyle paylaşmak zorundadır. Niye kendisiyle paylaşmak zorundadır? Çünkü insan önce kendisine karşı sorumludur! Kendisine karşı sorumluluğunu yerine getiremeyen bir insan hiç kimseye ve hiçbir şeye karşı sorumluluklarını yerine getiremediği için bir süre sonra toplumuna yük olmaya başlar. Yıllar boyu yapmış olduğum araştırmalarımdan yola çıkarak şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki: maddi ve manevi yönden doyuma ulaşarak zirveye çıkmış, büyük şirketler kurmuş insanların hepsi; en iyi oldukları işleri doğru tespit edip yeteneklerinin çağrısına kulak vererek onları takip etmiş olan insanlardı ve ilginç bir şekilde “işlerine büyük bir saygı ve sevgi beslediklerinden çalışarak dinlenmeyle” bu noktaya gelmişlerdi. Ortak bir nokta olarak bulduğum başka bir şey de; işini severek yapanların yorulmamaları, akıl ve ruh sağlıklarındaki gördüğüm dinçlikti. Aynı zamanda oldukça mutlu, gayet sağlıklı, yaşlanma hızları düşük, atak, düzenli ve mutlu bir aile yapılarına sahip, düzenli ve müreffeh bir hayata sahip, maddi ve manevi her türlü refah ile mutluluğu elde ederek kendine ve ülkesine büyük bir katma değer katmış insanlardı. Dahası; bu insanlar bu noktaya mirasla değil kendileri sıfırlardan başlayarak gelmişlerdi. Aynı şekilde yeteneklerinin peşinden gitmektense kendini tembelliğe alıştırmış ve kendine bile zor faydası olan insanların ne yazık ki yoksulluk sınırında veya altında yaşadığını da gördüm. Bu insanlar mücadele etmeyi sevmeyen, olanı yeterli bulan, kendini keşiften aciz, hareket ve aksiyonu gereksiz gören, ailesine bakmakta zorlanan, hastalıktan başını kaldıramayan, çevresine duyarsız, toplumsal ilişkilerde beceriksiz ve yetersiz, hayatla ilgili tembellik etmeyi hayat sanan, toplumu bir şekilde maddi manevi bozduklarının farkında olmayan insanlardı. İnsan psikolojisinin sağlığı; mücadele etmesine bağlıdır ve bu yüzden diyorum ki; mücadele etmemek insanın işlediği en büyük suçlardan birisidir. Hangi alanda olursa olsun, insan mücadelesizliğinin yol açtığı sorunlar, bir gün bizi hem insanlık hem de doğa sorunlarıyla karşı karşıya getirdiğinde nasıl bir felaketi kendi ellerimizle inşa ettiğimizi işte o zaman idrak edeceğiz. İnsan sadece kendine karşı değil, içinde yaşadığı kainata karşı da sorumlu olduğuna göre, kendisi için mücadele etmeyi terk etmiş bir insan neticede hem kendini hem de insanlığı yok etmeye de mahkum etmiş olacaktır.
Buraya kadar ki ifade ettiğimiz gerçeklerin şuuruyla verdiğimiz hizmet, insanların yeteneklerini kullanma becerilerini geliştirmek, yeteneklerini kullanmayı engelleyecek faktörleri tespit ederek kişinin hayatından çıkarmak, doğru bir şekilde gelecekteki mesleğine yönlendirmek ve şu an halen çalışmakta olan insanlarımızın (imkanları ölçüsünde) mesleki mutluluklarını elde edebilmeleri için gerekli olan yeteneklerinin tespit edilerek var olan mesleki mutluluk seviyesini yükseltme gibi bir dizi çalışmayı kapsamaktadır. Yeteneklerini ve kendini tanımayan bir insan geleceğini de doğru şekilde planlayamaz.