Enerjetik Terapiler
ENERJETİK/ELEKTROMANYETİK TERAPİ süreci nedir ve nasıl çalışır?
Dünyadaki görünen ya da görünmeyen bütün varlıkların bünyesinde elektromanyetik enerji ve bedeni ile esiri madde ve esiri madde bedeni bulunur. Bir varlık bu iki formu bir arada senkronize olmuş biçimde bünyesinde barındırmadan var olmayı sürdüremez. Elektromanyetik enerji (mesela mıknatıs enerjisi) süptil dediğimiz görünmeyen ancak; varlığı duyularla kesin olarak algılanabilen bir forma sahiptir. Hacmi, kütlesi ve yapısı teknolojik cihazlarla tespit edilebilir. Biyoenerji ve benzeri enerji formları bu enerji türünün sadece bir türüdür. Piyasada gezen enerji çalışmaları (reiki, şakra/çakra, aura, bioenerji, EFT, NLP, şuur altı ile ilgili her şey vs…) tamamen bu alanda yapılan çalışmalardır ve aslında çok tehlikelidir. Neden tehlikelidir? Çünkü var olan her şey enerjidir ve parmak izi gibi sadece kendisine ait bir titreşim frekansı biricikliğine sahiptir. Varlıkları ve şeyleri birbirinden ayırarak biricik ve özel yapan şeylerin başında bu titreşim frekansı biricikliği gelir. Varlık aleminde aklın alamayacağı kadar çok sayıda varlık vardır ve bunların tamamı elektromanyetik deryada birbirine bağlı şekilde ve bir arada bulunurlar. Bu alandaki yapılmış herhangi bir iradi hareket kelebek etkisi gibi diğer geri kalan tüm varlıkları da bir şekilde (olumlu-olumsuz ve genelde olumsuz) etkiler. Bu elektromanyetik âlem etkileşim ve titreşim âlemidir. Bütün canlılar içinde varlığında en yoğun ve en latif halde bu enerjileri bulunduran tek canlı insandır ve âlemin merkezindeki ana besleyici kaynak olarak yer alır. İnsan bu yönüyle âlemin elektromanyetik kabesidir ve on sekiz bin alemin dürülüp bükülüp içine yerleştirilmesi yüzünden tüm varlıklar bir şekilde insana bağlıdır.
Elektromanyetik enerjilerle çalışmalar yapmak konusundaki belirtmiş olduğum tehlike nedeninin bir tanesi de; insan dışındaki diğer her varlığın enerjetik form ve frekanslarının; insanla yapmış olduğu matrikstir (çakışma ve çarpışma sonucu ortaya çıkan etki, güç, bilgi ve değişiklik), insanla diğerleri arasında gerçekleşen senkronizasyonlardır. Bu senkronizasyonu anlamak için en az; bu elektromanyetik alem içinde hangi varlık bize ne kadar bağlı, ne yoğunlukta ve ne derecede bağlı, hangi frekans eşiğinde bağlı, bağlılık yönü ne, rengi ne ve hangi şekil içinde, hangi biçim ve formda bağlı, o varlığın enerjetik olarak insandan beslenme yönü ve biçimi nedir, bizim bu alandaki iradi hareketlerimizin etkileri onlarda nasıl tezahür ediyor ve bu etkiler bize nasıl geri dönüyor, bu varlıkların sayısı ne kadar, cinsleri nedir, hayat formları nasıldır, kaç türe ayrılıyorlar, frekans değerleri makro ve mikro ölçekte nedir, bilmediğimiz ve idrakimiz dışında kalan daha başka elektromanyetik ya da benzeri alemler var mı ve varsa onlara nasıl ulaşabiliriz….vs. gibi sorularla karşı karşıya kalırız ve cevaplamaktan da aciz düşeriz çünkü; bu soruların cevaplarını bulmak konusunda ne ömrümüz yeter ne de imkanlarımız.
(Size bir soru: enerji çalışmalarında kişinin inisiye olduktan sonra enerjetik titreşim frekansları değiştirilir ve başka bir frekansa uyumlanır. Peki, frekansınız varlıklar âleminin sayılamayacak kadar çok varlıkları içinde, hangi varlığın frekansına eşitlendi ve uyumlandı? Bu nasıl yapıldı? Bunu başarabilmek için yukarıdaki soruların cevaplarını kesin olarak bilebilmek gerekir ama yeryüzünde böyle bir insan da yok ve olması da mümkün değil zaten. İşte bu nedenle sormak gerekiyor; bu inisiye ile size ne yapıldığı konusunda gerçekten neler biliyorsunuz ve bildikleriniz de ne kadar doğru? Doğru olduğunun ispatı nedir?! Sadece size söylenene inanıyorsunuz o kadar! Yapılan şeylerin doğru olduğundan veya ileride size zarar vermeyeceğinden bu kadar nasıl emin olabiliyorsunuz? (ki enerjiler kadim zamanlarda -on binlerce yıl önce- programlanmışlardır ve programlanmış enerjilerle bu alanda çalışıldığı için kadim zamanlarda ne amaçla programlanmış bir enerjiye bünyenizi açtığınızı siz asla bilemeyeceğiniz gibi size bu enerjiyi aktaran kişi de bunu asla bilemez!) Üstelik yapılan enerjetik operasyonu hissetseniz bile görmediğiniz bir şeyler aktarılıyor size, hem de mahiyetinden zerre kadar doğru bilginiz olmayan bir şeyler! Bütün bunlardan nasıl emin olabiliyorsunuz? Bu soruyu soruyorum çünkü; yukarıdaki bahsettiğim bizi aciz bırakan soruların cevaplarını bilebilmek için bazı imkansız şeyleri de aynı zamanda insanlık olarak başarabilmemiz gerekir. Bu elektromanyetik âlemin yasalarını, düzenini ve işleyiş şeklini öğrendikten sonra ancak; enerji çalışmalarını güven içinde gerçekleştirebiliriz. Aksi halde bu elektromanyetik âlemin hiçbir yasasını, işleyiş şeklini ve düzenini bilmeden zifiri karanlık ötesi bir alanda yaptığımız her hareket ve çalışma son derece tehlikeli sonuçlara yol açacaktır hem kendimiz için hem de içinde var olduğumuz âlem için. Aynen günümüzde olduğu gibi! Bu zifiri bilinmezlik ötesi âlemde çalışmak, elektromanyetik âlemden şifalanmak, buradan insana bir reçete çıkarabilmek için; bu elektromanyetik âleme ve onu kuşatan üst alem olan esiri aleme de hakim olmak ve bu ikisinin arasındaki gerçekleşen her türlü şeyin bilgilerine de tam manasıyla hükmetmemiz gerekir. Bu da yetmez, aynı zamanda bu alemlerin içindeki sonsuz sayıdaki her varlığın bilgisine de tamamen hakim olmamız gerekir! Bu nasıl mümkün olabilir peki?! Bu alanlara hakimiyet kurabilmek için de elektromanyetik alemde: her şeyden önce bütün varlık alemini (melekler cinler ruhlar ve geri kalan ne varsa makro ve mikro ölçekte) en küçük yapı taşına kadar ayırmalı ve tek tek onları saymalıyız! Onların varlıklarına dair her tür bilgiyi bilebilmeliyiz. Anatomik bilgilerine tek tek sahip olmalıyız. Varlıklarının tek tek frekans değerlerinin, titreşim esaslarının, yönlerinin ve renklerinin bilgisine de tabi. Her iradeli ve iradesiz varlıklara ait ayrımları atom altı düzeyde yapabilmeli, ne nedir doğru şekilde bilebilmeliyiz ve bütün varlık aleminin tek tek birbiriyle yaptığı matriksleri, titreşim ve frekans aralıklarını da elbette. Onların birbirine bağlanma yollarını bulmalı, bağlanma esaslarını ve yasalarını tespit etmeli, bu bağlanmaların anatomik ve tüm teknik bilgisini çıkarmalı, her varlığın görünen ve görünmeyen birbirleriyle yaptıkları bağlantı noktalarının değişkenlik hesaplamalarını da bilmeliyiz. Ayrıca varlıkların bağlanma-çözülme ve yeniden bağlanma noktalarını, iç ve dış zamanlarıyla birlikte doğru şekilde tespit etmeliyiz. Hangi varlık hangisiyle ne amaçla, hangi zamanlarda etkileşimde bulunabilir ya da bulunamaz bunların sonuçları ve bu sonuçların diğerlerine olan etkilerini de doğru şekilde bilebilmeliyiz. Bir de bunlara kuantum düzeyindeki konuları da eklemek lazım tabi. Bütün bu etkileşimlerden ortaya çıkan güçleri bilmeli ve kontrol altında da tutabilmeliyiz. Kontrolümüzde olmayan bir gücü sevk ve idare edemiyorsak onunla çalışmamız imkânsız hale gelir. Hele de karşınızda iradesi sizin iradenizle çatıştığı için çakışma yapan varlık türleri söz konuysa! (Her varlığın iradesi vardır-ilahi düzen) Buraya kadar sıraladıklarımız da yetmiyor elektromanyetik alemde çalışmalar yapabilmek için! Ayrıca bütün bu saydıklarımızı yapabilmek için zamanı da tamamen kontrolümüz altına almamız gerekir. Çünkü nerdeyse bu sonsuz sayıdaki varlıkları, durumlarını, bizle olan etkileşimlerinin incelemeleri yapmak ve elektromanyetik alemin ilahi düzen ile yasalarını ortaya çıkarabilmek için; ölümsüz olmamız lazım, aksi taktirde başaramayız! Tabiî ki bunların dahası da var! Bütün bu akıl dışı sayıdaki varlıkların, boyutların, onlara ait işlerin ve hareketlerin, insandaki yerini bulmalıyız. Bu da yetmez; varlığımızın ve irademizin bizim dışımızdaki diğer varlıkların varlıkları ve iradeleri ile olan bağlarını ve etkileşimini de bulmalıyız. Bu âlemdeki iradeli varlıkların bizle ilgili iradelerinin bizi etkileme yönü ve biçimini de tabi. Bu kadar çok sorunun cevabını sizce insanlık bulabilir mi? Bu kadar şeyin ilmine hâkim olabilir mi? Bu ilimleri birbirleriyle işleyebilir mi? Bunu başaracak gücü kendinde bulabilir mi? Her şeyden önce insanlığın ömrü böyle bir şeyi başarmaya yeter mi? Teknik gücü buna el verir mi? Matematik zekâsı ve aklı; bu soruların cevaplarını doğru şekilde bulacak kapasitede mi? İnsan dediğimiz varlığın şeylerle ve varlıklarla ilgili binlerce yıldır insanlık hafızasında biriktirebildiği teknik ve bilimsel bilgi sadece, 5 duyu alanını kapsıyor iken üstelik! Kısacası elektromanyetik enerji alanı zifiri karanlık bir alandır insanlık için. Bu alandan insanlığa verilmiş olan bilgi nerdeyse hiç kadardır. Siz bu alanda çalıştığınızı iddia ediyorsanız eğer; bu hareketin size ya da o alemdeki varlıklara, onların titreşim frekanslarına nasıl bir etkide bulunduğunu ya da sizin onlardan ne gibi etkiler altında kaldığınızı kesinlikle bilemediğiniz halde, bu zifiri karanlık alanda, etki çaplarını bilmediğiniz bir şeyler yapıyorsunuz ve sonuçlarına da katlanacaksınız demektir! İnsanın kendi dışındaki varlıklarla yaptığı bütün bu matriksi ve senkronizasyonu anlama, inceleme konusunda; insanlık mümkün dışıdır. Ki bugün bilim kuantum alanında ve 3. boyutla ilgili yeterince bilgiye bile sahip olmadığı gibi 3. boyutun üzerindeki (cinler, melekler, ruhlar, zaman, kader vb. gibi) daha üst düzeydeki boyutlarla ilgili de hiçbir bilimsel ya da teknik bilgiye sahip değildir. Metafizik alan dopdolu olduğu halde o alanla ilgili bilgiye de sahip değiliz. Bilincimizi, aklımızı, ruhumuzu, duygularımızı, düşüncelerimizi bize gözle görülür şekilde gösteremeyen bir bilgiyi bilme şekli ve yöntemi; metafizik alandaki varlıkları, kuantum alanındaki varlıkları, 3. boyut üstü varlıklar olan melekleri, ruhları, cinleri ve daha üst düzey varlıkları nasıl gözümüzle görebileceğimiz bir düzeyde bize ispat edebilir ki? Bizim buna ne ömrümüz ne aklımız ne de sahip olduğumuz bilgi yeter! İnsan aklı; bu kadar üst düzey boyutun varlıklarını aklını kaybetmeden nasıl anlayacak? Karanlık bir ortamda; küçücük bir sesten, hareketten korkan aciz ve ürkek insan aklı, boyutlar üstünün bilgisini nasıl taşıyabilir? Üstelik daha kendi aklının organlarıyla nasıl uyum içinde çalıştığını ve bu çalışma yasalarını bile tam manasıyla bilmiyor iken!
Bu karanlık alanda yapılacak olan herhangi bir hareketin kelebek etkisi ürettiğini bilmek gerekir. Yani sizin kendinize yapmış olduğunuz herhangi bir enerji çalışmasının nereyi tetiklediğini, hangi frekanstaki varlıkların dikkatini çektiğinizi bilemediğiniz gibi bunun sonuçlarıyla da baş edemezsiniz. Birçok insanın akıl ve ruh sağlığı, üst boyutları gören elektromanyetik gözleri (3.Göz) açıldığında neden bozulmaktadır peki? Bu durum; üzerinde etraflıca düşünülmesi gereken çok ciddi bir konudur. Demek ki varlıkları ve şeyleri elektromanyetik âlem üzerindeki özgün konumlarında, zerre kadar görmek bile; insan aklının ve ruhunun bu fizik evrendeki sağlığını kaybetmesine yol açıyor! Bilinmeyen âlemin varlıklarını görmek insan aklının kaldırabileceği bir yük değildir. Hele de metafizik varlıklara inançlar konusunda aklınız ve idrakiniz sığ ise! Buraya kadar elektromanyetik âlem ve içeriğiyle ilgili kısa bir bilgi verdim.
Şimdi de esiri madde nedir bir de buna bakalım. Bu alanda ilmi olanların bile izahta aciz kaldığı esiri maddeyi kısaca şu şekilde tarif edebiliriz; elektromanyetiğin de bir ruhu ve canı vardır. Biz buna hayat nuru diyoruz. Bütün varlıkların giyinerek yaşamını devam ettirdiği bu hayat nuru dediğimiz esiri madde; her şeyden önce yaratıcısı tarafından korunmaktadır ve elektromanyetik varlık âlemini kuşatarak o âleme ve varlıklara hayat verir. Yani yaşamın ana kaynağı oluşturur. Elektromanyetik âlem ile ilgili olumlu ya da olumsuz enerji çalışmaları yapılabilir ve iradesi olan varlıkların bu alanda çok kısmi de olsa hareket özgürlüğü vardır. Ancak “Esiri Âlem” dediğimiz bu âlemde yaratıcısı dışında hiç kimsenin iradesi ve hareket hakkı yoktur. Bu âlem sadece ve sadece Allahın hükmü, emri ile hareket etmektedir ve koruyucusu da sadece Allah’tır. Esiri Âlem ile ilgili insana nerdeyse yok denecek kadar az bir bilgi verilmiştir. Her şeyin varlığının devamını sağlayan hayat nurunu taşıyan esiri madde âlemi dış katmanda olacak şekilde; elektromanyetik âlemi tamamen kuşatmıştır ve bu elektromanyetik âlem de esiri âlemin kontrolü altındadır. Eğer böyle olmasaydı kötülük ve iyilik var olmadığı gibi bu ikisi arasında hiçbir şekilde mücadele ve savaş da gerçekleşmezdi. Denge ve kontrol daima onu var eden ilahi kudrete aittir.
Bütün bu anlattığımız şeylerin psikolojik sorunlarla ne alakası var diyebilirsiniz. Konunun başında da ifade ettiğim üzere bütün varlık âlemi elektromanyetik ve esiri maddeden müteşekkildir. Varlıkların birbirileriyle yapmış oldukları matrikslerin bir sonucu vardır ve bu sonuçlar da sonsuz sayıdadır. Her şey birbiriyle senkronize halinde ve etkileşim içinde yaşıyor. Bizler de birinin diğerini kuşatmış olduğu bu âlemin içinde, birbirini etkileyen ana varlıklar olarak yaşamımızı sürdürüyoruz. Yaratıcısının kontrolünde olan bu âlem sayesinde; hayatın kendine ait bir dengesi, döngüsü, ahengi ve akışı oluşuyor. Kişisel ya da toplumsal olarak yaşadığımız her doğru şekilde çözülmemiş sorun; bu dengeyi ve ahengi bozuyor işte. Esiri madde sadece hayat nurumuzu oluşturmaz, o aynı zamanda bizim sağlığımız, sıhhatimiz, keyfimiz, mutluluğumuz, afiyet halimiz, zevkimiz ve iyi hissettiğimiz her hali ve durumu bize taşıyan esiri maddeden müteşekkil bedenimizdir. Hayat nurunun elektromanyetik enerji bedenimiz üzerinden bize aktığını biliyoruz. Bu akışın doğru şekilde olması sağlık ve afiyet içinde yaşamamızı sağlar. Sağlığımız bozulduğu andan itibaren, hayat nurumuzun akışında sekteler meydana geldiği için doğal olarak; elektromanyetik beden üzerinde şişmeler, sıçramalar, sızıntılar, akmalar, boşalmalar, yırtılmalar ve tıkanmalar gibi bir dizi olaylar gerçekleşir ki, biz buna hastalık adını vermişiz. Bu saydığımız unsurların aynısı ruh ve akıl üzerinde de gerçekleşmektedir. Psikolojik ruh ve akıl sağlığının sekteye uğraması veya bozulması da bunun sonucudur zaten. Yani aklımızı ve ruhumuzu besleyen elektromanyetik bedenimiz ile esiri madde bedenimiz arasındaki akışın ve beslemenin sekteye uğraması hem aklımızda hem de duygularımızda tıkanmalara, şişmelere, boşalmalara, kasıntılara, yırtılmalara ve sızıntılara sebep olur. Merkezimizdeki terapilerde yaptığımız şey; elektromanyetik beden ile esiri beden arasındaki yukarıdaki bahsi geçen probleme ulaşmak ve probleme neden olan elektromanyetik damardaki tıkanıklığı gidermektir. Bu müdahale için herhangi bir enerji ya da esiri madde kullanımı kesinlikle söz konusu değildir. Uyguladığımız terapi şekli; sadece insan bedenindeki elektromanyetiğin ve esiri maddenin çalışma prensibini bilmekten ve bunu doğru şekilde yönlendirmek esasına dayalıdır.
Görünmeyen beden formlarımız eğer hasta ise bedenlerimiz de kesinlikle hastadır. Bazı kötücül enerji formalarına yoğun biçimde maruz kalındığı için manyetik bedendeki damarların akış yönlerinde sapmalar ve yön değişiklikleri meydana gelir. Bu durum elektromanyetik bedenin yanlış frekansta titreşim yaparak vücuda yanlış damardan çok miktarda esiri maddenin bedene vakumlanmasına yol açtığı için, doğal olarak belli beden bölgelerinde yığılma ve tıkanmalara neden olur. Bu vakumlanma süreklilik kazandığı zaman bedenin o bölgesinde kanser hastalığı gelişmektedir. Yani o bölgedeki hücreler ya aşırı şekilde esiri madde ile ya da elektromanyetik enerji ile beslenerek fıtri titreşim frekansı kodu değişmektedir. Eğer görünmeyen bedenleriniz birbiriyle senkronizasyonunu tam manasıyla yapamaz hale gelirse bu seferde kalp ve kalp problemine dayalı hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Günümüzde bedenlerimizin birbiriyle senkronizasyonunu bozucu birçok faktör var. Kullandığımız teknik cihazlardan yayılan programlanmış kötücül enerjilere sürekli maruz kalmak gibi son derece yıkıcı etkiler altında kalıyoruz. (5G ve ötesinin bize neler yaptığını veya yapacak olduğunu bir düşünün derim!) Bunların neticesinde akıl, ruh ve beden senkronizasyonumuz sağlıklı bir şekilde çalışamıyor, hayat enerjimiz bize yetmiyor ve hayattan almamız gereken keyif ve afiyet haline bir türlü ulaşamıyoruz. Kötücül enerjilere sadece teknoloji üzerinden maruz kalmıyoruz tabiî ki. Düşünce şeklimiz ve düşünce yapımız ile içimizde kullandığımız duygularımız da aynı kötücül etkiyi yapıyor. (Nefret duygu ve düşüncelerini uzun süre düşünerek ve hissederek onlardan ortaya çıkan kötücül enerjiyi bedeninde dolaşıma sokan insanların kanser hastası olması çok anlaşılır bir şey. Aynı hastalar iyi düşünceleri ve duyguları bedenlerinde dolaşıma soktuklarında iyileşmeleri de çok anlaşılır bir durum. Demek ki duygularımız ve düşüncelerimiz iyi ve kötü güçleri taşıyıcılık konusunda korkunç bir potansiyele sahip! Neden iyilik düşünmeyelim neden iyi duygularımızı kullanmayalım ki! Parayla satın almaya gücünüzün yetmeyeceği akıl almaz güç içinizde öylece yatıyor ve siz ona hiç dokunmamışsınız bile! Ne kadar büyük bir zarar ve kayıptır bu!) Bünyenizde dolaşıma soktuğunuz düşünce ve duygularınız ve onların enerjisi sizi ya içerden iyileştiriyor ya da zehirliyor. Bu nedenle düşünüş ve duygulanış şeklimizi değiştirir ve temizlersek esiri madde ile elektromanyetik bedenin nimetlerinden de kendimiz için maksimum düzeyde fayda sağlamış oluruz. Ben bu terapiyi uygularken hiçbir şekilde elektromanyetik âlemin unsurlarıyla çalışmıyorum ve asla da çalışmam büyük tehlikeler içermesi yüzünden. Yaptığım tek şey esiri maddenin sağlıklı bir şekilde bedeninize akmasını sağlamak ve elektromanyetik bedeniniz ile esiri maddeden oluşan kopmuş ve hasta bedenlerinizi tek beden olacak şekilde birbirine bağlamak. Yaptığım tek şey bu iki bedeni birbirine bağlamaktan ibaret. Gerisi kendiliğinden geliyor çünkü. Burada bilmeniz gereken tek şey bedeninizi kuşatan besleyici ana kaynağınız olan esiri maddenin bir enerji formu değil bir “nur” olduğu bilgisidir.
Diğer bölümlerde ifade ettiğimiz üzere elektromanyetik bedenin tedavi edilmesindeki işleyen süreç bu dengeleme süreci boyunca da işlemektedir. İlave olarak şunu ifade edebiliriz ki; yaşadığımız her türlü sorun sadece hastalıklara neden olmaz. Bunun yanı sıra hem psikolojik hem enerjetik hem de hayat düzeninin bozulması olarak da bir çok yönden bizi etkiler. Enerjetik düzensizlikler bedenimizin dışında sosyal hayatımızı dahi etkisi altına alır. Mesela; kontrollü olabilmek için sorun yaşadığı insanlara karşı sürekli öfkesini bastıran bir insan, yaşadığı öfke duygusunun bünyesinde yol açtığı tıkanıklık yüzünden bir müddet sonra bu öfkeyi sorun yaşamadığı insanlara yansıtmaya başladığında, kişinin sosyal hayatındaki denge alt üst olmaya başlar. Bu insanın yapması gereken şey; o öfke duygusunun bünyesinde neden olduğu tıkanıklıktan doğru şekilde kurtulmaktır. Bunu yapmanın birçok yolu vardır. Bu yollardan sadece birisi enerjetik ve esiri bedenin dengelenerek iyileştirilmesidir.
Enerjetik ve esiri beden terapileri ile ilgili buraya kadar anlatmış bulunduğumuz şeylere birçok şey daha ilave edilebilir. Bu terapiyi almak için illaki travma geçmişinizin olması gerekmez. Daha önce de belirttiğim üzere hayatımız boyunca irili ufaklı bir çok travma yaşarız. Ama çok azı hayatımızın akışında sekte meydana getirecek güçtedir. Bunun yanı sıra irili ufaklı şeklinde ifade ettiğimiz travma türleri de bazen birikme yaparak insanı çok güç durumlarda bırakabilir. Bu birikimler bazen baş edilemeyecek etkilerle ansızın ortaya çıkarak hayatımızı kabusa çevirebilir. Hasta olmadan önce nasıl ki sağlığımızı korumak zorunda isek; aynı durum enerjetik ve esiri bedenimizi korumak için de geçerlidir. Hatta enerjetik ve esiri beden sağlığımız beden sağlığımızdan daha da çok önem arz eder. Zira daha önce de belirttiğim üzere; bedenimiz üzerinde deneyimlediğimiz hastalıklar aslında ilk olarak enerjetik ve esiri bedenimiz üzerinde oluşmaya başlar. Enerjetik ve esiri bedenimiz sorunları absorbe edemediği ve savunmasını yapamadığı zamanlarda cismani bedenimiz hasta olmaya başlar. Enerjetik ve esiri bedenimiz aslında halk diliyle ifade edecek olursak ve teşbihte hata olmayacaksa eğer; cismani bedenimizin bilinçaltı gibidir. Cismani bedenimizde ortaya çıkacak olan ne varsa hastalık adına, önce enerjetik ve esiri bedenimizde oluşmaya başlar.
Cismani beden sağlığımızı korumanın yolu enerjetik ve esiri beden sağlığımızı korumakla mümkündür. Bu nedenle genel sağlığımızı korumak adına enerjetik ve esiri bedenimizin de aralıklı olarak check-up a girmesi gerekir. Bütüncül bir enerji ve esiri madde dengelenmesinin yapılması, problemli bölgelerin tespit edilmesi, enerji kaçakları ve sızıntılarının büyük sağlık sorunlarına yol açmasına fırsat vermeden anlaşılması, bütüncül sağlığımız açısından son derece önem arz eder. Bu terapinin faydaları çoktur ve ihtiyaç duymamak da düşünülemez. Aciliyeti ne kadar gerekli sorusunun cevabı; mevcut kronikleşmeye ve hayatınızı aksatmaya başlayan cismani beden hastalıklarınız ile birlikte, içinden çıkılamayan akıl karışıklıkları, duygusal kaos ve düğümlenmelerin varlığı olacaktır. Duygusal düğümlenmeler ve kaoslar; özellikle bizlere işin ne kadar ciddi boyutta olduğunu gösteren çok önemli işaretlerdir. Bu düğümlenmeler ilerleyen zamanlarda bize pahalıya patlayacak sağlık sorunlarının burnumuzun dibinde olduğunu haber verir. Bütüncül bir bakımdan geçmek, var olan sorunları ya da ortaya çıkması muhtemel sağlık sorunlarını önceden tespit etmek adına bize bir imkân vermektedir. Bu nedenle bütüncül bir enerjetik ve esiri bedenin dengelenmesi ve iyileştirilmesi hepimizin ihtiyacı olan, sorundan doğru şekilde kurtulmanın rahatlığını sağlar. Unutmamak gerekir ki; bünyemizde hastalıkları geleceğimize taşımak, bize ait bir tercihtir. Yine unutmamak gereken başka çok önemli bir nokta da; hiçbir terapi türü bizi, anne rahmindeki tertemiz halimize getirerek bizi yeniden doğmuş gibi yapamaz. Hayatın mevcut doğası bunu zaten imkânsız kılmaktadır. Benim buradaki altını çizerek özellikle belirtmek istediğim şey; hangi travma türünüzü terapi yöntemleriyle çalışırsanız çalışın sadece hayatınızı olabildiğince sağlıklı şekilde yaşayabilmeniz için size yardımcı olabilecek olduğudur. Ben bunu ameliyat olmaya benzetiyorum biraz da. Yani ameliyat olmanın ağır sürecini yaşadınız ve iyileştiniz ama ameliyat izi hala yerinde ve size bir şekilde bir zamanlar ameliyat olduğunuzu hatırlatıyor. Ancak bu izlere rağmen yaşamanız için gerekli olan sıhhat ve sağlığa da o izlere rağmen bugün sahipsiniz.