Çocuk Terbiyesi Eğitimi
Her anne babanın en büyük hayali; kendilerine ve insanlığa hayırlı olacak bir nesil yetiştirmektir. Günümüz dünyasında birçok sebep yüzünden hayırlı evlat yetiştirmek ebeveynler için artık o kadar zor bir hale gelmiştir ki bu zorluk, insanların çocuk yapmasına bile engel olacak düşüncelere yol açmaya başlamıştır. Anne babaların çocuklarına iyi bir gelecek sağlamayacaklarını düşünmeleri ya çocuk yapmalarına engel olmakta ya da daha ileriki yaşlarda çocuk yapmalarına sebep olmaktadır. Genel itibariyle “çocuklarına iyi bir maddi gelecek hazırlayamama kaygısı” ile çocuk yapmak istemeyen çiftler, işin sadece maddi kısmını hesaplamakta ve düşünmektedirler. Çalıştığım birçok anne babanın çocuklarıyla ilgili olarak gelecek motivasyonlarının, ne yazık ki sadece ve sadece maddi kaygıdan ibaret olduğunu gözlemledim. Bu gibi ailelerin çocuklarıyla yaptığım görüşmelerdeyse konuyla ilgili çocukların hiç de anne babaları gibi düşünmediğini gördüm. Çocukların iyi bir maddi gelecekle ilgili olarak, anne babalarından daha sağlam dinamiklerle, sebep sonuç zinciri içinde düşündüklerini ve konuları gerçekten de anne babalarından çok daha net bir şekilde anladıklarını anladığımda şaşkına dönmüştüm doğrusu. Çünkü birçok çocuğun konuyla ilgili yorumu profesyonel bir psikolog bakış açışına sahipti nerdeyse. Teknolojinin, genç neslin düşünme ve analiz etme kabiliyeti üzerinde çocuklarına ne gibi etkilerde bulunduğunu, anne babalar ne yazık ki hem doğru anlayamıyor hem de anlamak istemiyor açıkça söylemek gerekirse.
Üzülerek ifade etmeliyim ki günümüz anne babaları çocuklarına karşı olan sorumluluklarını ya yerine getirmiyor ya da yerine getirmekten bilerek kaçınıyor ve çocuklarına karşı olan sorumluluklarını sadece yedirmekten, içirmekten, giyindirmekten, barındırmaktan, sağlık ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktan ve zamanı geldiğinde de evlendirmekten ibaret sanıyor. Oysa asıl anne babalığın asli sorumlulukları olan sevgi verme, şefkat ve merhamet gösterme, ilgilenme, değer verme, akıl ve ruh sağlıkları için gerekli olan duygusal ve akli ihtiyaçlarını karşılama, hayat için gerekli olan olmazsa olmaz bilgileri öğretme, çocuğuna hayat rehberliğinde bulunma, görünmeyen kötülüklerden de koruma, çocuğun hayatını bedenini akıl ve ruh sağlığını en üst düzeyde muhafaza etme, teknoloji konusunda denetimli olma, güzel ahlakla terbiyelendirme, para ve ekonomi yönetimini öğretme, dini bilgilerini asgari düzeyde tamamlama, çocuğa kendini yönetmeyi ve mahremiyetini nasıl koruyacağını öğretme, cinsellikle ilgili gerekli bilgileri verme, çocuğun akıl eğitimi kısmını oluşturan entelektüel zekasını geliştirme, büyüklerine saygıyı göstermeyi küçüklerine sevgiyi göstermeyi ve topluma karşı sorumluluklarını örnek olarak öğretme, kötülüklerle nasıl mücadele edilmesi gerektiğini uygulamalı bir şekilde gösterme, çocuğu ihmal etmeme, başından savmama, kız çocuklarına ev idaresini erkek çocuklarına da aile yönetimini öğretme, karşı cinsle ilgili tüm duygusal ve cinsel bilgileri verme, anne baba haklarını öğretme, nimetin değerini ve kıymetini bir ahlak olarak çocukta yerleşmesini sağlama, aileye aidiyet geliştirme, psikolojik sorunlarını nasıl çözeceğini öğretme gibi daha sayamayacağımız bir çok konu başlıkları günümüzün modern anne babasının, anne babalığın gerçek sorumluluğu olarak görmediği ve kıyısına köşesine hiç uğramadığı konulardır. Anne babalara sormak istiyorum aslında, buraya kadar asıl anne babalık olarak ifade etmiş olduğum konu başlıklarıyla ilgili olarak çocuklarınıza neler öğrettiniz? Eğer hiçbir şey öğretmedi ya da öğretemedi iseniz çocuklarınız boş bıraktığınız bünyelerini o halde neyle ve hangi bilgilerle dolduruyor? Bu temel yaşam bilgilerini sizden alamayacaklarsa nereden, neyle ve nasıl tedarik edecekler? Şu bir gerçek ki anne babanın çocuk bünyesinde boş bıraktığı her boşluğu şüphesiz ki şeytan dolduruyor! Bana göre bir anne babanın en büyük sorumluluğu; iyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu, çalışma prensiplerini, iyiyi ve kötüyü seçmenin sonuçlarını, sevgiyi ve nefreti, bu iki temel duygunun çalışma prensiplerini ve yöntemlerini, sevginin de nefretin de sonuçlarının neler olduğunu çocuğuna dip köşe öğretmektir, ki bu bahsettiğim konu başlıkları en asgari düzeyde anne babaların çocuklarına öğretmesi gereken farz ilimledir. Gerisini siz düşünün artık. Dinimize göre çocuklarına anne babaların öğretmek zorunda olduğu bilgileri buraya yazsam sanırım hiç kimse kendini anne baba gibi hissedemez! Oysa her anne baba evlatlarından istese de istemese de hesaba çekilecektir.
Çalıştığım anne babaların çocuklarıyla ilgili yaşadıkları en büyük sorunları kısaca ifade etmem gerekirse şunları söyleyebilirim: anne babalar çocuklarının barınma, bakılma, büyütülme, eğitim ve sağlık konusundaki ihtiyaçlarını ellerinden geldiğince karşılıyorlar ve “çocuklarına iyi bir maddi gelecek hazırlamakla ilgili büyük bir motivasyona sahip olduklarından” dolayı hem anne hem de baba birlikte çalışıyorlar ve bir çocuğun bütün ihtiyaçları maddi ihtiyaçlardan ibaretmiş gibi davrandıkları için de doğal olarak çocuklarıyla baş etmekte zorlandıkları çok ağır sorunlar yaşıyorlar. Bu anne babalar ne yazık ki çocuklarının yetişme çağında hayatlarında nerdeyse yoklar ve onların ifadesiyle “hayalet gibiler.” Çocuklarının psikososyal ihtiyaçlarının asıl ihtiyaçlar kısmını oluşturduklarının ya farkında olmuyorlar ya da bu ihtiyaçların karşılanması görevini bilerek ihmal ediyorlar. Çalıştığım çocukların hiç birisinin maddi gelecek kaygısı taşımadığını gördüm, ki zaten o yaşlardaki bir çocuğun ya da gencin böyle bir gelecek kaygısı taşımak için gerekli hayat tecrübesine sahip olamayacağı ve konunun önemini henüz kavrayamayacakları hepimizce malum bir durum. Burada anne babaların dikkatini çekmek istediğim çok önemli bazı konular var. Çocuklar iyi bir gelecek beklentisinden çok daha önemli olan başka konuların sıkıntılarını çekiyorlar. Hiçbir çocuk anne babasının sevgisini evlere, arabalara, arsalara, yatlara, katlara, mobilyalara, bankada paralara değişmez! Evlatlarımız maddi ihtiyaçlardan daha çok anne babalarından hakları olan ilgi, sevgi, şefkat, merhamet, değer, anlayış, saygı ve rehberlik almaya ihtiyaçlarının olduğunu ifade ediyorlar. O yaşlarda bir insan zaten ancak bu gibi hayati derecede önemli dertlerin endişelerini taşır, maddiyat gibi gelip geçici dertlerin endişelerini değil. Bir aile danışmanı olarak rahatlıkla şunu ifade edebilirim ki; dinen de psikolojikmen de anne baba olarak çocuklarınızın talep ettikleri ve gerçek ihtiyaçları olan duygusal ve ahlaki ihtiyaçlarını gidermeniz, çocuklarınıza iyi bir maddi gelecek sağlamakla ilgili olan sorumluluğunuzdan daha öncelikli, ciddi ve önemlidir. Bir anne baba olarak çocuklarınıza karşı dinen en büyük sorumluluğunuz onlara güzel ahlak kazandırarak iyi bir terbiye vermektir, mal mülk ve miras bırakmak değil. Bu da ancak ve ancak çocuklarınızla gerçekten ilgilenmeniz, sevmeniz, anlayışlı olmanız, onlara hayat rehberliği yapmanız, şefkat ve merhamet göstermeniz, ihtiyaç duydukları her bilginin en doğrusunu ve gerçek olanını onlara vermeniz, hayatları boyunca ihtiyaçları olacak temel olmazsa olmaz konulardaki, (cinsellik, karşı cinse ait geçim bilgileri, para yönetimi, ev idaresi, kişisel öz bakım, kendini doğru şekilde yönetebilme, akıl eğitimi vb. gibi) bilgileri vermeniz ile mümkündür. Bu asli vazifelerinizi bir anne baba olarak hiç kimseye devredemezsiniz ve anne babalıktan da kaçınamazsınız. Netice itibariyle Allah annelik ve babalıktan bizleri sorumlu tuttuğunu ve ailelerimiz üzerinden bizleri eğer sorumluluklarımızı yerine getirmediysek ağır bir şekilde hesaba çekeceğini haber vermiştir. O hesap görülünceye kadar, sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz için ilk hesap sorucular olarak karşımıza, evlatlarımız ve onları ihmal etmemizin sonucunda ortaya çıkan ağır ve yoğun sorunlar çıkmaktadır.
Anne babalık sadece çocuğun barınma, giyinme, bakılma, büyütülme, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını gidermekten ibaret değildir. Bunları zaten zorunlu olarak yapmak durumundayız ve sadece maddi anlamdaki sorumluluklarımızı yerine getirmek bizi anne baba yapmaz. Yukarıdaki saymış olduğumuz vazifeleri (yedirme, içirme, giydirme, barındırma vs. gibi) pekâlâ bizim yerimize “parayla” başka birileri ya da kurumlar da yapabilir. O halde parayla başkasının da yerine getirebileceği sorumlulukları yerine getirmek bizi anne baba yapmıyor demek ki. Bir anne baba olarak bizim yerimize kimsenin yapamayacağı şeyleri çocuklarımıza yapabilmemiz aslında bizi gerçek anne baba yapmaktadır. Bu gerçekten hareketle, asıl anne babalık olan kısmın sorumluluklarıyla, maddi anlamdaki sorumlulukları birleştirebilmeliyiz ki gerçekten anne baba olabilmekle ilgili bir hak iddia edebilelim ve Allah katındaki sorumluluğumuzu yerine getirmiş olalım.
Günümüz anne babası çocuklarının sadece maddi ihtiyaçlarına odaklı bir anne babalık yaptıkları içindir ki aile birliği ve bütünlüğü gibi bir şeyden bahsetmemiz mümkün olamıyor maalesef. Aile içi (ve toplumsal) huzursuzlukların en temel nedeni; kafalarımıza göre kendimize ve karşımızdakilere bir sorumluluk tayin etmemizdir. Oysaki karı koca olmaya niyet ettiğimiz andan itibaren Allah’ın bizlere tayin ettiği ve yüklemiş olduğu sorumluluklar başlıyor. Kafamıza göre anne babalık yapmak veya evlatlık yapmak gibi bir hakkımız olmadığı halde, günümüz ailelerinin içinde boğulmak üzere olduğu bütün sorunların asıl nedeni, kafamıza göre tayin ettiğimiz sorumluluklardır. İşte bu nedenle yetişen nesiller ana babaya saygısız, onların haklarına karşı sorumluluk hissetmeyen, onlara el kaldıran, hakaret eden, sevmeyen ve saymayan, yaşlandıklarında bakımevlerine terk eden nesiller olarak yetişiyor. Çünkü onların kafalarındaki anne baba için hissedilecek olan sorumluluk bu ölçüde tayin edilmiş! “Gençleri bu şekilde davranmaya iten şey ise; Allah’ın anne ve babalar olarak bizlere yüklemiş ve tayin etmiş olduğu sorumlulukları yapmayı terk ederek, kafamıza göre tayin etmiş olduğumuz anne babalık kalıplarına göre onları yetiştirmemizdir.” Sonumuzu kendi elleriyle hazırlayan anne babalar olarak bu ahlaki, toplumsal ve psikolojik vebalin sonuçlarından kaçınabileceğimizi hiç sanmıyorum. Çünkü bu ailevi sorunlar zamanla çığa dönüşerek bizi altında bırakacak ve çocuklarımız ya da biz ölmediğimiz sürece, hayatımızın bir parçası olarak bizlere rahat ve huzur yüzü göstermeyecektir.
Çalıştığım anne ve babalar bana; asi, isyankar, hırçın, itaatkarsız, kendilerine el kaldıran, söz dinlemeyen, hakaret eden, kontrol edilemeyen, kötü madde kullanımına saplanmış, kendilerine ağır muamelelerde bulunan, istekleri hiç bitmeyen, insanda sabır bırakmayacak kadar çok bağımsızca ve özgürce hareket ederek ailelerini zor durumda bırakan, sürekli borç yapan, kendi ifadeleriyle bir baltaya sap olamayan, asalaklaşmış, özbakımdan yoksun, kendini gerçekleştiremeyen ve daha bir ton sorunla kendilerini karşı karşıya bırakan çocuklarını getiriyor. Onlara bir anne baba olarak sorumluluklarının ne olduğunu sorduğumda, bana ilginç bir şekilde sanki hepsi ağız birliği etmişçesine: “ne istedilerse aldık. Ne istedilerse yaptık, hiçbir şeylerini eksik etmedik, en iyi okullarda okumaları için çok çalıştık çabaladık. Baktık büyüttük bu yaşlara getirdik. Bu kadar da nankörlük olur mu canım?” diyorlar. Bunun akabinde onlara gerekli açıklamaları yaptığım zaman başları şaşkınlıkla ve pişmanlıkla yere düşüyor. Çünkü bana geldikleri zaman kendilerini mutlak haklı ve fedakâr olan taraf, evlatlarını da mutlak haksız ve nankör taraf kabul etmiş olarak geliyorlar. Bu ne kadar acı bir durum ve bu ne türden bir vicdansızlık böyle! Halbuki bir zamanlar kendileri de çocuk ve genç bir birey olmuşlardı. Bunu unutmuşa benziyorlar ya da hiç o devirlere uğramadan direk bebeklikten yetişkinliğe geçmişler gibi davranıyorlar.
Sevgili anne babalar; iyi bir maddi gelecek sağlama kaygısıyla onlar için çalışmanızı çocuklarınız umursamıyor. Onlar için en önemli ve öncelikli olan konular; ihtiyaç duydukları anda ve zamanda yanlarında olmanız, hatalarına karşı sabırlı ve anlayışlı olmanız, gereken hayat rehberliğini yapmanız, adam yerine koyarak sohbet etmeniz, yargılamadan dinleyebilmeniz, eleştirirken insaflı eleştirmeniz, önyargıda bulunmamanız, hata ve kusurlarını tatlı dillilikle kişiliklerine saldırıda bulunmadan düzeltmeniz, düşüncelerini ve fikirlerini almanız, duygularını önemsemeniz, ilgi ve alaka ile büyütmeniz, sevginizi şefkatinizi merhametinizi göstermeniz, onlara ait olduğunuzu hissettirmeniz, aile çatısı altında güvende olduklarını hissettirmeniz, psikolojik ya da fiziksel şiddet uygulamamanız, asla ihmal etmemeniz, saygı duyarak kendinize karşı saygı gösterilmesini öğretmeniz ve sizin yerinize hiç kimseyi koyamayacakları kadar sizi sevebilmeyi istemeleri. Çocuklarınızın, siz ya da onlar ölene kadar sevginize, anlayışınıza, saygınıza ve rehberliğinize ihtiyaç duyacaklarını asla aklınızdan çıkarmamalısınız. Bu ihtiyacın ne kadar korkunç bir açlık ürettiğini, kendi anne babalarınızla olan ilişkilerinize bakarak tespit edebilirsiniz.
Çalıştığım çocuklardan elde ettiğim bilgilere göre günümüz anne babası ebeveynlik konusunda ne yazık ki sınıfta kalmış gözüküyor. Sadece çalıştığım çocuklarda gözlemlediğim bir durum da değil bu. Yıllardır bu alanda yapmış olduğum gözlemler ve vaka okumalarından da ben bu bilgilerin doğruluğunu biliyorum. Toplumu inceleyen, toplumla ve toplumsal sorunlarla çalışan bir sosyolog olarak bu konudaki bulgularımı sizle paylaşmak isterim. Dünyanın her yerinde ve her toplumunda, dini, dili, kültürü, ideolojisi ve yaşam tarzı ne kadar birbirinden farklı olursa olsun, çocuk ve genç konusunda küresel ölçekte doğru olan bir durum var. Bütün dünyadaki çocuklar ve gençler bu sorunlarla ilgili olarak adeta ortak bir davranış dili geliştirmişler. Bu durum bize üzerinde çalıştığımız konunun ne kadar ciddi ve evrensel bir sorun olduğunu da gösteriyor aynı zamanda. Bahsi geçen durum, küresel bir aile sorununa dönüşerek, her coğrafyada aynı ya da benzer şekilde tezahür ediyor. Sadece ülkemizin sorunu olmak olarak okunmaması gereken bu sorun, gezegenin bütün çocuklarının ve gençlerinin nasıl derin bir buhran içinde, psikososyal yönden dibe vurduklarını ve hayatlarının nasıl mahvolduğunu göstermesi açısından da gerçekten çok çarpıcı bir örnek. “Küresel ölçekte ifade edecek olursak çocuklar kendilerinin anne babaları tarafından psikolojik yönden ilgiye, sevgiye, şefkat ve merhamete aç bir şekilde hayata terk edildiklerini, her istediklerini aldıklarını ama mutlu olmadıklarını, çektikleri sevgi, değer ve ilgi açlığı yüzünden bunları telafi edebilmek için dış kaynaklara ve bağımlılık yapıcı maddelere yöneltildiklerini, özellikle annelerinin kendilerini küçük yaşlardan itibaren teknolojiye terk ederek teknolojik kendilerinde bağımlılık geliştirmelerine neden olduklarını, ihtiyaç duydukları sevgi ve değeri görmedikleri gibi sürekli ihmal edilerek baştan savılarak yetiştirildiklerini, bir dertleri olduğunda aileleriyle bunu paylaşamadıklarını, sahip oldukları problemlerle baş başa bırakıldıklarını, anne babalarının çok önyargılı olduklarını, kendilerini ebeveynlerinin hiç tanımadığını, haksız ve gereksiz yere çok baskı yaptıklarını, anne babalarının kendi çağlarını yakalayamadığını ve bu nedenle onları cahil olarak gördüklerini, zor zamanlarında anne babalarının yanlarında olmadıklarını, psikolojik, cinsel ve fiziksel şiddet gördüklerini, haklarına hiç saygı göstermediklerini, büyüseler de adam yerine anne babaları tarafından hiç koyulmadıklarını, ilgi ve sevgi ihtiyaçlarının anne baba tarafından sürekli kendilerine bir şeyler alınarak kapatılmak istendiğini, onları anlamadıklarını, sürekli yargılayarak eleştirdiklerini, anne babalarına bu nedenle hiç güven duymadıklarını, hayatla ve sorunlarla kendilerinin baş başa bırakıldıklarını, kötü muamele gördüklerini, aile içinde birlik ve beraberli duygusunun anne baba arasındaki geçimsizlik yüzünden bir türlü sağlamadığını, anne babalarının birbirini sevmediğini, aile içi şiddetin yoğun olduğunu, aile içinde kendilerini güven içinde hissetmediklerini, evlat ayrımcılığına maruz kaldıklarını, anne babanın kendilerine karşı mahremiyetlerini korumadıklarını, anne babanın çocuk olarak başlarından geçen travmalardan ve kötü olaylardan hiç haberdar olmadıklarını, onların kendilerine kızacakları korkusuyla birçok konuda ve alanda kişisel gelişimlerini tamamlayamadıklarını, okulda ve dışarıda sürekli akran zorbalığına maruz kaldıklarını ama ailelerinin bu durumdan hiç haberdar olmadığını, akran zorbalığının da hayatlarında derin bir depresyona neden olduğunu, kimi zaman aileleri tarafından parasız bırakıldıkları için temel ihtiyaçları temin konusunda kişisel fakirlik yaşadıklarını, sürekli değerli olma ve sevgi görme konusunda açlık yaşadıkları için hayatta savrulduklarını ve bu nedenle de yanlış ilişkiler geliştirerek hayatlarını mahvettiklerin ve buraya yazmakla bitiremeyeceğim kadar çok sorunla nasıl baş etmeye çalışırken dağıldıklarını ifade ediyorlar.” Buraya kadar izah etmeye çalıştığım sorunlar ne yazık ki evlilik ve aile konusunda her geçen gün küresel ölçekte gittikçe büyüyen sorunlar. Eğer devletler derin ve sürekli kanayan bu yaralara doğru bir şekilde müdahalede bulunmazsa eğer; çok kısa zamanda devletlerin kendi elleriyle kendilerini yıktıklarına şahit olacağız. Çünkü devletin çekirdeği ailedir. Karı koca ve evlattır. Eğer bu çekirdekte bir çatlama ya da çürüme meydana gelirse doğal olarak çekirdeklerden oluşmuş olan ana yapı da kısa süre sonra yerle bir olur. Kocaman çınar ağaçlarını içeriden kemirerek yıkan minicik bir güvedir. Bu gerçek hiç hatırdan çıkartılmamalıdır.
Merkezimizde bu bilinçle anne baba adaylarına, anne ve babalara yönelik olarak çocuk ve genç terbiyesi konusunda gerekli bilgiler ve eğitimler verilmektedir.