Cinsel Travmalar
Bu başlık adı altında genel olarak verdiğimiz hizmetler; cinsel taciz, ensest taciz, tecavüz, ensest tecavüz sonrası gelişen travmalara yönelik cinsel terapi ve cinsiyet terapisinin uygulanması ve cinsel travmaların insan bedeninde, manyetiğinde ve psikolojisinde yol açtığı ters enerjinin tekrar düzenlenmesinin, düzeltilmesinin ve iyileştirilmesinin sağlanmasına yöneliktir.
Hiçbir travma türü cinsellikle ilgili olanlar kadar yıkıcı, tehlikeli, derin ölçekte sarsıcı ve de hayat karartıcı değildir. Hiçbir travma türü cinsel travmalar kadar insanı yerle bir etmez. Bu tip travmalara sahip insanların hem bedenleri hem enerjileri hem hayatları hem ruhları hem de akıl sağlıkları korkunç bir kırılmaya ve tuz buz olmaya maruz kalır. Bu travmalar insanın içindeki insan buharlaşır. Hayatının her alanında yaşadığı acıların tarifini lügatte bile kolay kolay bulamazsınız. Hele ki bu travmalara maruz kalan bir çocuk olduğunda durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alır.
Çocuklar ve gençler üzerinde yaptığım incelemelerden bu insanların aslında hayatlarını kaybettiklerini dinledim kendilerinden. Bu insanlar yaşıyorlar ama hayatlarını her alanda kaybetmişler, varlıkları adeta buharlaşmış ya da toza dönüşmüş insanlar. Bu insanların varlıkla yokluk arasında kendilerini arama bulma gayretleri kadar taktir edilecek başka bir şey daha olamaz herhalde. Uğradıkları yıkım ve kaybettikleri şeyler konusunda; bu travmayı yaşamaktansa hiç yaratılmamış olmayı tercih ettiklerini onlardan dinlemek kadar ağır bir gerçek daha var ki, insan bu gerçekle baş edemiyor doğrusu. Buna yol açan insanların (tecavüzcülerin) sistem tarafından suçsuz muamelesi görmesi, mağdurun da (istismar ya da tecavüze uğramış kurbanların) suçlu muamelesi görmesi! Sistemin ne kadar akıl ve ruh sağlığı bozuk bir yapı şeklinde tanzim edildiğini bu yaklaşımdan rahatlıkla anlayabiliriz!
Cinsel travma yaşayan insanların yaşadıkları duyguları, içinde boğuldukları hayatın onlara neler yaptıklarını anlamakta aciz değilim ancak; durumun vahametini ve fecaatini ifade etmekte kendimi gerçekten de aciz hissediyorum. Hiçbir travma türünün cinsel travma ile boy ölçüşebileceğini düşünmüyorum açıkçası. Bu kadar acı çeken bir insan bünyesinin nasıl olup da hala ayakta durabildiğine, hiçbir şey yokmuşçasına yaşamaya çalışmasına şahsen hayranlık duyuyorum ve insan dediğimiz varlığın ne kadar derin bir varlık olduğunu, her türden acıyla ilgili ne kadar büyük ve korkunç bir sabır kapasitesine sahip olduğunu anladığımda, insanla ilgili derin bir tefekküre düşüyorum mecburi olarak. Bununla birlikte insanın mücadele gücünü, sabrını, iyi kalmak ve kötü olmamak için gösterdiği akıl üstü direnci, insan olarak kendini yeniden hissetmek için hissettiği açlığı, her çalıştığım vakada tekrar tekrar yaşıyorum ve hayretler içinde kalıyorum! Hatta en hayranlık duyduğum danışan türünün cinsel travmalara maruz kalmış insanlar olduğunu ifade edebilirim. Çünkü bu türden bir travmaya uğramış insanlarla çalıştığım zaman, gerçek anlamda insan psikolojisinin ne kadar derin ve kompleks bir yapıda yaratıldığını net bir şekilde anladığım gibi aynı zamanda, başlarına gelen bu inanılmaz korkunçluktaki kötülüğe rağmen iyi olmak için gösterdikleri çaba, fedakarlık, emek, direnç ve inat konusunda da bu insanlara karşı büyük bir hayranlık besliyorum. Ben gerçek psikolojiyi bu çocuklarla, gençlerle ve insanlarla çalışarak keşfettim.
“Mevcut psikolojik ve psikiyatrik yaklaşımlara göre;” cinsel travmaların insan bünyesinde yapmış olduğu yıkım ve acıların iyileşmesi mümkün değildir. Yani ne kadar tedavi ve yardım alırsanız alın, cinsel travmaya maruz kalmadan önceki genel sağlığınızı geri kazanmayı şöyle bir kenara bırakalım, asgari düzeyde dahi olsa, yaşamınızı herkes gibi devam ettirecek ölçüde akıl ve ruh sağlığınızı geri kazanmanız mümkün değildir. Bu yüzden antidepresan kullanmadan bu travma ile baş etmek mümkün olamaz! Çünkü, bu travma insan hayatını çok derinden etkileyerek akıl ve ruh sağlığının bozulmasına neden olmaktadır.” Bu ifadelerim psikoloji ve psikiyatri biliminin bu konudaki temel görüşleri ve yaklaşımıdır ancak; ben konuyla ilgili bu şekilde düşünmüyorum.
Bana göre; insan bünyesine kök saldığı için insanı terk etmek konusundaki en inatçı davranan travma türü, cinsel travmadır. Hiçbir travma türünde bu denli bir direnç ve inatla karşılaşmadığımı söylemeliyim. Çünkü doğrudan insanın varlığını ve özünü hedef alan bir travma türü bu. Bu travmadan “mevcut psikolojik ve psikiyatrik yaklaşımlardan yardım alarak kişinin normal hayatına devam edecek kadar bile olsa” bu travmadan kurtulmasının pek de mümkün olduğunu düşünmüyorum. Zira bu travma türü, sürekli kanayan bir yara ve bu yara nerdeyse bütün ömür boyunca aynı tazelikte kanayan tek yara da aynı zamanda! “Mevcut terapi türleriyle” travmayı hatırlamayı öteleyici etkiler elde edilse de bunlar; sorunun semptomlarını bastırmaya yöneliktir ve insanı antidepresana bağımlı kılan geçici çözümlerden ibarettir. Cinsel travmaya maruz kalan bir insanın mevcut psikoloji ve psikiyatri bakış açısı ile; cinsel travma öncesi hayat, beden, akıl ve ruh sağlığına tamamen kavuşturulabilmesi mümkün olmadığı gibi, bu sürekli kanama şeklinde insan bünyesini tahrip eden travma türünün mevcut terapi yöntemleriyle de kişinin asgari düzeyde psikososyal hayatına devam edebilmesine yardımcı olunamaz. Peki neden?
Bu konuda şahsi düşüncem şu şekilde; yukarıda da ifade ettiğim üzere mevcut yaklaşım ve terapiler ile bir insan, ağır aksak da olsa hayatına az çok devam edebilecek kadar akıl ve ruh sağlığını kendine geri kazanabilir. Ancak ben bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum. Mevcut psikolojik ve psikiyatrik yaklaşımların ve terapilerin sağladığı tedavileri azımsamamakla birlikte, hayata adaptasyon konusunda bunların, mağdur kişinin ihtiyacını asgari düzeyde dahi olsa kesinlikle karşılamadığını, yaptığım araştırmalarda ve vaka çalışmalarında gördüm. Yıllardır asıl alanım olan bu sahada çalıştığım için konunun kılcal damarlarına kadar indiğimi ifade etmem gerek. Cinsel travmalarla ilgili çocukların ve insanların hayatlarında meydana gelen ağır ve altından kalkılması zor yıkımın; insana ve toplum hayatına maliyetini çok ama çok iyi biliyorum. O nedenle uzun yıllar boyu bu alanda çalışan bir insan olarak ifade etmek istediğim bir iki çok önemli husus var:
1- Mevcut psikoloji bilimin konuya yaklaşımında çok büyük sorunlar var. Mevcut psikoloji bilimi bir insanın başından bu şekilde bir travma geçtiğinde insanın akıl ve ruh sağlığının geri dönülemez bir şekilde bozulduğuna inanıyor. Ben de yıllardır bu şekilde inandım açık konuşmak gerekirse. Ancak çalıştığım çocuklar bana bunun doğru olmadığını öğretti. Artık şuna inanıyorum, eğer kişi gerçekten bu travmanın etkilerinden kurtulmak isterse ve doğru psikososyal yardım ve terapi alırsa ne kadar uzun sürerse sürsün süreç, insan bir şekilde cinsel travmanın etkilerinden kurtulabiliyor. Evet yüzde yüz iyileşme tam olarak gerçekleşmese de kişi normal hayat düzenine sorunsuz bir şekilde devam edebiliyor. Hem de azami düzeyde üstelik!
2- Psikoloji biliminin insanın acılarına bakış açısı söz konusu olduğunda sınıfta kaldığını ifade etmeliyim. Birçok psikolojik yaklaşımın tedavi sürecinde istenen olumlu etkiyi alamamasının altında yatan ana sebebin bu olduğunu düşünüyorum. Psikoloji bilimi insanın acılarına ve sorunlarına doğru bir bakış açısı ile bakması için sistemleştirilmiş bir bilim dalı değil. Ne kadar bu bilim dalı kendi alanında dallanıp budaklanırsa budaklansın, insana bakış açısı sorunlu olduğu için, gerçek anlamda insana istenen faydayı yeterince sağlamayacağını düşünüyorum. Özellikle cinsel travmalar konusunda psikoloji biliminin insanın acılarına bakış açısını ve yaklaşımını açık konuşmak gerekirse vicdanıma ve aklıma kabul ettiremedim. İnsanların başından geçmiş olan hangi ağır türde cinsel travma olursa olsun, psikolojiden görmesi gereken doğru desteği görmüyor ve almıyor. Psikolojiye bakarsak eğer; sanki bu travmaya maruz kalanların hiçbir zaman tam manasıyla iyileşme hakları yokmuş, kendilerini sağlıklı insan gibi hissetme hakları yokmuş, buna maruz kalanlar normal bir şekilde hayatlarına devam edemezlermiş, hayatlarını geri alamazlarmış, bu sorunla hiç baş edemezlermiş, hayatları boyunca enkaz halinde yaşamak zorundalarmış, sorunun semptomlarını bastırmak için antidepresan ve rehabilitasyon zorunlu bir şartmış gibi bir yaklaşım içinde. Bu yaklaşım sadece psikoloji bilimiyle sınırlı da değil üstelik, aynı şekilde psikiyatri de bu şekilde yaklaşıyor. Eğer insanın cinsel travmadan ve etkilerinden kurtulması mümkün değil şeklinde bir yaklaşım mevcut ise; ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum ve reddediyorum. Bu türden bir yaklaşım doğru olmadığı gibi mevcut terapilerle ve bu bakış açısıyla uygulanmış bir tedavinin ya da terapinin de işe yaramadığına çok şahitlik ettim. Bu sorunlu bakış açısının hiçbir insan sorununu çözeceğine ve tedavi edeceğine inanmam mümkün değil, çünkü bunu vicdanım kabul etmiyor. İnsanın başından her şey geçebilir, insana ve insani acılara saygı duymayan hiçbir tedavinin insan bünyesinde istenen sağlık durumunu sağlamadığına yıllardır şahitlik etmiş birisiyim. Çalıştığım vakalardan biliyorum bunları. Vicdanıma ve aklıma kabul ettiremediğim bir şeyi insanlarla çalışmak gibi bir durumu kabul edemem. Kişisel olarak ifade edecek olursam eğer; danışanlarımla çalışırken daima vicdanı ve aklı ön planda tutarak çalışıyorum.
3- Cinsel travmaların tedavisi ve terapisi doğru yaklaşım ve teknikle kesinlikle mümkündür ve insanın hayatına normal şartlarda devam edebilmesine de imkan verir. Yıllardır üzerinde çalıştığım ailelerden ve çocuklardan biliyorum bunu. Ancak şunu da ifade etmeliyim ki; cinsel travmaların yol açmış olduğu hasarın büyüklüğü tedavi süresini uzattığı gibi sürekli takip gerektiren bir travma türü. Çok ama çok büyük emek, çaba, özveri ve sabır isteyen bir süreç gerektiriyor. Bir insanın yaşı kaç olursa olsun o insanın psikolojik enkazını sizin kaldırıp, yeniden o insanı kendisiyle birlikte inşa etmeniz gerekiyor, gün gün, ay ay, yıl yıl ve ailenin tüm fertleriyle birlikte. Üstelik sizin inşanızı dışarıdan sürekli müdahale ederek yıkan faktörleri de sürekli kontrol altında tutmak zorundasınız. Her yaptığınızı yıkan bir dış faktör daima oluyor. Siz inatla ve sabırla nakış nakış bir insanı doğru şekilde tedavi ederek ayağa kaldırmalısınız. Bunu yapabilmek için de bu travmaya maruz kalan bir insanı psikososyal olarak dip köşe tanımalı, psikolojik kaynaklarının neler olduğunu tespit etmeli, hangi kaynaklarını ayağa kaldırmak için kullanacağınızı doğru şekilde seçmeli, o insanın psikolojik genetiğini çözmeli, aile desenine hâkim olmalı, ne kadar hasarı hangi yönden aldığını anlamalı, doğru yaraya doğru ilacı uygulamalı ve elbette bunu yapabilmek için çok derin bir psikososyal insancıl bir ilme sahip olmalısınız. Ayrıca bütün bunları başarabilmek için o kişi için en doğru zamanları kovalamalısınız sürekli olarak. Bir insanı nereden yıkıldığını darbe aldığını, ayağa kalkmak için iç kaynaklarını kullanması için onu nasıl ikna edeceğinizi bilmezseniz uyguladığınız hiçbir terapi işe yaramaz.
Çok açık ve net bir şekilde ifade edecek olursam kendi kurduğum bir terapi yöntemi ile cinsel travmaların tedavi edilebildiğini söylüyorum ancak; bu biraz uzun sürüyor. Tedavi sürecinin uzun olmasını ifade etmemin nedeni ise; kişilerin iyileşme azimlerindeki eksiklik değildi. Çalıştığım saha adli süreçlerin de çalıştığı bir saha olduğu için şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, bu sahaya karışan adli hukuk birimlerinin yaklaşımlarının tedavi sürecini çok uzattığını keşfettim. Adli birimler cinsel travmalardan kesinlikle iyileşilmesinin mümkün olmadığı inancından hareketle bir yaklaşım içinde mağdurlara yaklaştıkları için, doğal olarak alınan “tedavi ve terapilerin de etkisi istediğim hızda ve derinlikte kişiye fayda sağlayamadı.” Çalıştığım birçok vaka bu şekilde. Oysa adli birimlerin konuya yaklaşımı düzeltildiğinde uygulanan tedavilerin ve terapi sürecinin tesirinin inanılmaz olacağını biliyorum. Bu kadar olumsuz ve aşağılayıcı bir yaklaşımla yaklaşıldığı halde biz bu iyileşme sonuçlarını alabiliyorsak eğer; doğru bir yaklaşımla insanlara yaklaşılmış olsa kim bilir ne mucizevi iyileşmeler olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bununla birlikte adli vaka dışında kalan vaka çalışmalarında uyguladığım tedavi ve terapi yöntemlerinin danışanlarımda kesinlikle işe yaradığını biliyorum. Hayatlarına normal insan gibi devam edebildiklerini, aldıkları psikolojik yardımla cinsel travma etkilerinin hayatlarını ele geçirmelerine izin vermediklerini ve doğru yaklaşımın bu işin bel kemiğini oluşturduğunu ifade edebilirim. Cinsel travmalar hayatın normal seyrinde yaşanmasını sağlayacak kadar iyileşiyor, bu en ağır vakalarda bile böyle üstelik! Bu türden travmalara iyileşmez gözüyle bakarsak ve o şekilde bir yaklaşımla tedavi sürecini yönetirsek ve doğru yöntemlerle terapi uygulamazsak; evet o zaman bu travma türünden kesinlikle kimse iyileşemez.
Cinsel travmalar gibi insanın hayat akışına doğrudan müdahale eden bu türden travmaların tedavisi için doğru yöntemler bulabilmek adına; psikoloji ve psikiyatri biliminin insana bakış açısını değiştirmesi, kendini yeniden düzenlemesi, insana ve insani acılara saygı duyması gerekiyor. Psikoloji ve psikiyatri; insana, insani sorunlara ve acılara; sevgi, şefkat ve merhamet, anlayış ile yaklaşmadığı müddetçe sahip olduğu her türden bilgi faydası yetersiz bir kabuk bilgiden ibaret olarak kalacaktır. Ben cinsel travmalar da dahil her türlü insani acılara ve sorunlara; saygı ve hürmet ile yaklaşıyorum, yaratılmışın yaratandan ötürü sevilmesi gerektiğine inanan biri olduğum için. Bundan taviz vermem söz konusu olamaz!
Cinsel travmalarla ilgili olarak kendi geliştirmiş olduğum yöntemin çalışma metodundan da biraz bahsetmek istiyorum. Öncelikle cinsel travmaların; insanın sadece cinselliğine yönelik bir saldırı olduğunu düşünmek son derece yanlıştır. Cinsel travma insanın varlığını buharlaştıran bir travma türüdür ve hiçbir travma türü; böylesi bir yıkım gücüne de asla ulaşamaz. Şahsen, her türlü travmayı atom bombasının irili ufaklı hallerine benzetiyorum ben. Ama cinsel travmanın kişinin kopmuş kıyameti olduğunu düşünüyorum. O kadar çok bu alanda insanla çalıştım ki. Onların acılarını ve yaşadıklarını gençliğimden beri dinliyorum ve bu yüzden bu travma türünün insanın kopmuş kıyameti olarak görüyorum. Çünkü bana yaşadıklarını ve bunun onlara neler yaptıklarını anlatanlar, cinsel travma geçirmeyi kişisel kıyametlerinin kopmuş olması olarak ifade ettiler. Cinsel travmalar onların varlıklarına dair olan her şeyi, kıyamet gibi yıkıp yok etmiş, onları görünmez kılmış ve yaşayan bir cesede çevirmişti çünkü. Bu ifadeler bu türden bir travmayı yaşamış çocukların, gençlerin ve insanların nerdeyse ortak beyanıydı diyebilirim, bunlar benim kendi benzetmem değil.
Sahadaki 20 yılı aşkın gözlem, inceleme, araştırma ve vaka incelemesi sonrası, bu sorunla ilgili insanların yaşadıkları acılar ve kederler beni konuyla ilgili aşırı duyarlı hale getirdi ve bu insanlar için neler yapabileceğim konusundaki üzüntüm ve düşüncem beni yıllarca uykusuz bıraktı. Bazen dinlediğim ve çalıştığım vakalar nedeniyle aylarca kendime gelemediğim zamanlar oldu. Bu durum beni aldığım eğitimlerden yola çıkarak bütüncül bir terapi yöntemi geliştirmeye itti. Geliştirdiğim bu enerjetik ve esiri beden terapisi ile; kişi gerçekten istekli ise tabi, cinsel travmanın yol açtığı yıkım karşısında kişiye olabildiğince çok yardım edilebildiğini keşfettim. Cinsel travmaların yol açtığı yıkımdan olabildiğince kurtulabilmek ve yeniden hayatına devam edebilmek için her şeyden önce, kişinin cinsel travma nedeniyle düğümlenmiş olan enerjetik bedeni ile esiri bedenini doğru şekilde yapılandırarak yeniden çalışmalarını sağlamak, akabinde cinsel travma yüzünden ters yönde akarak çalışan libidinal (cinsel) enerjinin yönünü, fıtri şekline çevirmek ve bedende travmanın yol açtığı duygu ve düşünce enerjisini sağıltarak bedeni rahatlatmak gerekiyor. Bu terapinin işe yarama süresi kişiden kişiye değişmektedir. Süreç uzun ya da kısa, sancılı ya da rahat geçebilir. Ama sonunda başarılı bir netice kesinlikle elde edilebiliyor. Buradaki en önemli nokta; duygu ve düşünce yönünden bu travmadan ve etkilerinden kurtulmak için kişinin son derece istekli ve iştahlı olması gerektiği noktası. Bünyeden atılmak istenen zehir ile ilgili gerektiği kadar kurtulma iştahı duyulmazsa eğer; kişinin bu travmadan ve etkilerinden kurtulması daha uzun bir zaman almaktadır. Bu süreyi kısaltmanın en hızlı yolu, cinsel travmadan ve onun yol açmış olduğu duygular ile düşüncelerden bir an evvel kurtulmayı ve normal bir hayat döngüsüne dönmeyi istemektir. Sürecin en zorlu ve uzun işlediği kişiler henüz bu isteğin ne olduğunu bile bilmeyen ve anlamayan 7 yaş altı çocuklardır. Çocukların uğradığı yıkım ve kişisel kıyamet elbette daha ağır ve beter. Bunu aşmanın yolu da çocukla hem terapi yapmak hem de enerjetik ve esiri beden üzerinde istekli olsun ya da olmasın çalışmak ve ailenin de bu çalışmaların gerektirdiği şekilde çocukla uyum içinde bulunmasıdır. Netice itibariyle ister uzun sürsün isterse kısa; enerjetik cinsel terapiden sonra kişi hayatın normal akışına dönmeyi başarabilmekte, akıl ve ruh sağlığını toparlayabilmekte, travmasının yol açtığı sorunları doğru şekilde yöneterek kontrol altına alabilmektedir. Zaten bu durum da normal ve sağlıklı bir hayat süren herkesin standardıdır.
Peki terapi süreci nasıl işliyor? Her şeyden önce ifade etmeliyim ki terapi sürecimiz bir antidepresan gibi semptomları baskılayarak çalışan bir süreç şeklinde çalışmıyor. Bunun altını özellikle ama özellikle çizmek istiyorum, biz semptomlarla değil doğrudan sorunun kendisi ile çalışıyoruz.
Enerjetik terapi ile yapmış olduğumuz şey; cinsel travmadan sonra kişinin bünyesinde ortaya çıkan yıkıcı duyguların ve düşüncelerin bünyeyi terk etmesini sağlayarak, kişiyi yeniden ayağa kaldırmaktır. Bu terapiyi uyguladığım kişilerin ortak beyanı; o anın yeniden hatırlanmasının terapiden sonra gittikçe zorlaşması, hatırlamaya çalıştıkça hatırlanan görüntünün zamanla dağılarak yok olması, travmanın yol açtığı duyguların zamanla hissedilmemeye başlanması, olayın bünyede oluşturduğu etkilerin kaybolması ve zamanla olayın varlığının bile “hatırlanamaması” şeklindedir. Böylesi bir psikolojik zeminin de kişinin normal yaşamına devam etmesinde son derece hayati bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Yukarıdaki geliştirdiğim terapiye ait beyanlarda bulunan insanların her birisinin tedavi ve iyileşme süreci farklılıklar göstermiştir. Bu terapinin en dikkat çekici yönü ise; terapinin üstünden zaman geçtikçe etkisinin de bir o kadar artmasıdır. Yani terapinin üzerinden zaman geçtikçe hatırlanmaya çalışılan o anın hatırlanması aşırı güçleşmektedir. Hissedilen duygular ise kaybolmaktadır. Hatta terapinin üzerinden zaman geçtikçe nerdeyse olay tamamen unutulmuş ya da yaşanmamış hale bile gelmektedir. Tabi bütün bunların oluşma süresi kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Ancak şunu da ifade etmeliyim ki; bütün bu muazzam etkilerin elde edilebilmesinin anahtarı kişinin o cinsel travmadan kurtulmak istemesindeki mücadele azmi, inadı ve kendine karşı sorumluluğuyla sabırla tedaviye devam etmesidir. Aslında süreç biraz da hasarlı duygu ve düşüncelerin sökülerek yerine doğru duygu ve düşüncelerin yerleştirilerek inşa edilmesi şeklinde işliyor. Bu noktada en dikkat çekici detay; danışanın zorlandığından daha çok danışmanın zorlanmasıdır. Ben inatla bu süreci yöneten taraf olarak ne kadar uzun ve sancılı sürerse sürsün aldığımız muhteşem sonuçlara sonunda değdiğini düşünüyorum ve tüm bu ağır ve yoğun çalışmalardan büyük bir mutluluk duyuyorum. Hissettiğim mutluluk gökdelen enkazından sağ birini çıkarmakla alınacak mutluluktan daha çok oluyor her zaman.